2008 senesi, temmuz ayının 12′ si …
Enver abim, huzurpınarına hizmet eden dava arkadaşlarımı görmek istiyorum, güzelşehire getir, buyurdular. Yatsıdan sonra çok tatlı bir sohbet oldu….
O gün Enver abim buyurdu ki;
-3-
O zamanın padişahı ava çıkıp, bir geyiğin peşine takılmış. Geyik önden padişah peşinden, derken, geyik dağa çıkmış. Velhasıl, padişah ne yaptıysa geyiği bulamamış. Öfkesinden bütün tarikat şeyhlerini çağırıp, emrimdir, bu dağı havaya uçurun; yoksa hepinizin kellesi gider, demiş. Bu geyik beni kandırdı, demiş. Dağ uçurulur mu? En azından yok edelim diye, hepsi rabıta yapmağa, zikr etmeğe başlamışlar. Ne yaparlarsa yapsınlar dağ yerinden kımıldamamış. Bunun tek çaresi var, bu işi ancak yapsa yapsa Yesevi yapar, demişler. Ama babası, asrın en büyük evliyasıymış. O da daha onbeş-yirmi yaşlarında çocukmuş. Padişah Yesevi’yi çağırtmış, o da annesine gidip, babama ait sarık, takke, çorap, ayakkabı, ne varsa çıkar deyip, dağın dibine gitmiş. Gözünü kapatıp, baba, vallahi billahi bu benim işim değil. Bu iş senin işin. Sakın beni mahcup etme, göster kendini, demiş. Dağ yok olmuş; ama geyik oradaymış. Burada çok mühim bir ders var. Eğer zerre kadar kendisinden bir şey düşünseydi, kendisine ait bir varlık, kendisine ait bir keramet, kendisine ait bir ilim, kendisine ait bir fazilet görseydi, o an sigorta atacaktı ve Allahü teala muhafaza etsin, orada mahcup olacaktı. Ama padişah da padişahmış. Bundan sonra senin isminin başına Ahmed getirelim; çünki belli ki, sen büyük bir zât olacaksın, senin isminle beraber benim ki de anılır. Yoksa benim ismim unutulur gider, demiş. Ahmed ismi oradan gelmiş. Mübarekler, Allahü teala rahmet eylesin, şefaatlerine nâil eylesin, bir sabah namazından sonra buyurdular ki; Kardeşim, şu hizmetlerden, şu abilerden, şu çalışmalardan, eğer bir zerresini kendimden bilsem, yanar ve helak olurum. Bu iş böyle. Bu iş önce ölmek, sonra olmak yoludur. Önce olmak, sonra ölmek değil! Öl ki olasın. Sen, sen olduğun müddetçe, on para etmezsin. Sen artık kendinden çık. Çünki artık, onların atmosferine, onların havasına girdin. Yani onlar gibi olmağa çalış. Efendim, benim huyum böyle, ben buyum deme…
– devamı var.
ali zeki osmanağaoğlu