Enver abim huzurpınarı ekibimizden bazı arkadaşlarımıza buyurdular ki;
-1-
Bir gün mübarekleri ikinci şubeye götürdüler. Ondan sonra Selimiye’ye götürdüler. Neyse, Allahü teâlâ kurtardı, büyük sıkıntıya girmedik. Tabi bu üç dört gün çok üzüntülü oldu. Ondan sonra eve geldik. Mehmetağaya namaza gideceğiz. Bizim tesislerimiz vardı Mehmetağada. Tesislere gittik. Orada namaz kıldık. Mübarekler, hocamız buyurdular ki; Efendim, işte bakın aranızdayım. Sıhhatim çok iyi. Rahatım, iyiyim. Size benden sonra, iki tane emanet bırakıyorum, buyurdular. Birisi Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye, ikincisi Enver abidir, buyurdular. Bu iki emanetime kavuşan, seadete kavuşur buyurdular. Mübareklerin sözü olduğu için söylüyorum. Enver abi emanettir.
Birisi mübareklere mektub yazmış. Şikayet ediyor. Efendim sizi göremiyoruz, sohbetlerinizde bulanamıyoruz. Ne günahımız var? diyor. Sizinle ne zaman sohbet yapacağız? Biz sizi ne zaman dinleyeceğiz? diyor, mektup yazmış. Mübarekler de bana buyurdular ki; yazın kardeşim, cevab yazın buyurdular. O zatın ismi de Yusuf’du. Kardeşim Yusuf, siz bizimle sohbet etmek istiyorsunuz, görüşmek istiyorsunuz, ben daha fazla istiyorum. Eğer siz benimle görüşmek istiyorsanız, konuşmak istiyorsanız, sohbet etmek istiyorsanız, ben Seadet-i Ebediyye’nin satırları arasındayım. Beni orada görebilirsiniz.
Anladınız mı? Nerde hocamız? İlmihal’in satırları arasında. İki emanetten bir tanesi o.
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu