Enver abiler buyurdular ki;
Kuleli’den ayrıldıktan sonra bir akrabamın eczanesine gittim; hem okumak hem çalışmak için. Üniversiteye de gidiyorum. Orada yatıyordum. İkindi namazını dışarıda kılıp geliyordum zaten abdestliyim, patron dedi ki; iş aksıyor ya namazı ya eczaneyi terk edeceksin. Bundan daha büyük darbe olur mu? Yatacak yerim yok çünkü. Ben de peki dedim, eczaneden ayrıldım. Gittim Mübareklere, anlattım hadiseyi. Hocamız çok üzüldüler, dediler ki; yarın Eminönü camisinin önünde buluşalım, sizle beraber iş aramaya çıkalım. Buluştuk, Kemal Atabay’a gidelim buyurdular. Gittik girdik içeriye, ooo Hilmiciğim, kemalciğim, ne oldu ne bitti falan.. Buyurdular ki; Efendim, bir evladım var, garib, ona iş arıyorum, Kemal bey sordu, ilaçlardan biraz anlar mı dedi. Buyurdular ki, zaten eczanede çalışıyordu, eczaneden ayrıldı, iş arıyor. Dedi ki; biz gazeteye ilan verdik, eczanede çalışan, ilaçlardan anlayan bir elaman alınacak diye, siz bu ilanı okuyarak mı geldiniz dedi. Hocamız, ilandan haberim yok buyurdu. Bana bir yazı verdiler, bunu yaz dediler… Tamam biz bunu aldık dediler, Mübarekler sordular, maaş ne vereceksiniz? 250 lira vereceğiz dediler. Yüzde yüz zam. Evvelkinden 125 lira alıyordum. Peki ne iş yapacak.. Kolay dediler, sabahleyin gelip faturaları bizden alacak, eczanelere gidecek, 2 saatte biter, ondan sonra serbest, ne yaparsa yapsın ve yol paralarını da ayrıca vereceğiz dediler.. Hangi nimete şükredeceğimizi bilmiyoruz. Sen ki Allah için namaz sıkıntısından dolayı terk ettin, al sana bol vakit, bol imkânlı iş…Dahası var, beni sigortalı yaptılar 40-41 yaşında emekli olduk. Velhasıl, Mübareklere danışarak, Onlara sorarak yapılan işten hiç endişe duymadık.