Enver abiler buyurdular ki;
Yağmur suyu safdır. Fakat onu bir kaba doldurup içerseniz zehirlenirsiniz. Toprağa yağacak, süzülecek, çeşitli madenlerle karışacak, sonra içilebilecek hale gelir. İşte Kur’ân-ı kerim ve Hadîs-i şerifler de böyle safdır. Direkt onlardan istifade etmeğe kalkışırsak sapık yola kayarız. Kur’ân-ı kerim Peygamber Efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem “indi, muhatabı O’dur. Manasını yalnız O anlar. Eshâb-ı kirâm bile anlayamaz. Onlara Peygamber Efendimiz Hadîs-i şeriflerle anlatdı. Biz dinimizi ilmihal kitâblarından öğreniriz. Kur’ân-ı kerim’i aklı ile anlamaya kalkan kâfir olur. İman, aklın bittiği yerde başlar. İslâmiyetin hükümlerini akla danışarak kabul eden, iman etmemişdir. İman eden aklını bırakır, nakle inanır. İlim âlimden öğrenilir. Görerek öğrenen hakikati öğrenir. Eshâb-ı kirâm görerek öğrendi. Onun için hiçbir kimse onların derecesine kavuşamaz. Bizler Büyüklerin hallerini, yaşayışlarını görerek öğrenirsek İslâmiyetin aslını öğrenmiş oluruz.