Enver abiler buyurdular ki;
Bir bayram günü Hasan Saçan abinin evine sohbete gittik. Mübarek Hocamız feyzden bahsettiler. Büyüklerin kalbinden feyz gelir efendim, evliyanın kabrinden feyz alınır, buyurdular. Hasan Saçan abi kalktı, efendim bu feyz nasıl bir şey? dedi, Ben mesela feyz alıyor muyum, almıyor muyum, nereden bileceğim? dedi. Eyvah dedik, Hasan abi ne ettin yahu. Ama çok güzel bir soru. Hepimizin buna ihtiyacı var. Mübârekler cevap buyurdular; kardeşim buyurdular, eğer kalbinize feyz geliyorsa, bütün dünyayı, her şeyi resim gibi görürsünüz; ha varmış, ha yokmuş, buyurdular. Eğer o feyz yoksa, her şey size diken gibi batar, buyurdular. Öyle ya, şimdi âşık olan bir insan, büyüklere aşkı var, Peygambere aşkı var, Allaha aşkı var. Ne görür yâ, hiçbir şey görmez, sadece güzel şeyler görür. Eğer bunda nasibi yoksa, “Yahu Kâmil abi gözlüğün ters duruyor, kaldır…” yani böyle der, yani ufak bir şeye bahane bulur. Onun için sevgi kar gibidir; kar nasıl bütün pislikleri örter, çöpleri göstermez, mis gibidir. Ondan sonra işte muhabbet elde etmek için de Mektûbat’ı çok okumak lâzım, büyüklerin hayatını çok okumak lazım, arkadaşlarımızı çok sevmek lazım. Çünkü kaybettiğimiz şey sevgi. Çok şey öğrenebiliriz. Şeytan da çok şey öğrendi, ama öğrendikleri ile beraber Cehennemin dibine gitti. Neden? İhlâsı yoktu çünkü.