Enver abiler buyurdular ki;
Birgün Ankara’da, bir açılışta İhlâs’ı anlattım. Şöyle ki; sen, ben yok, biz varız. Burada hiç kimsenin başarısı, İhlâs’ın başarısı değildir. Hepimizin başarısıdır. Nasıl bir vücutta bütün hücreler, bütün organlar bir maksat için çalışıyor ve neticede ortaya bir adam çıkıyorsa, yahut da bir saatin içindeki çarklar muntazaman döndürüyorlar da en sonunda akrep ve yelkovan doğru bir zaman gösteriyorsa, İhlâs da budur. Eğer arkadaşlar ihlâsla çalışmasalar, garip Enver abi ne yapsın ki.. Hocamız buyurdular; “Bir milim kendimden bilsem helak olurum. Tepeden tırnağa, hepsi Efendi hazretlerinin, onun bereketleri, onun ihsanlarıdır. Bize ait hiçbir şey yoktur”. Bu bize örnek teşkil ediyor. Dolayısı ile ancak ve yalnız levha olmakla iftihar ederiz. İmam-ı Rabbani Hazretleri; “Ben bir papağanım, ezeli üstad ne söylerse onu söylerim” buyuruyor. Onun için yolumuzun temeli, esası; tevazûdur. Arkadaşlarımızın kıymetini anlamaktır, fitne ve fesattan korkmaktır, kaçmaktır. Hocamız, “Aranıza fitne girerse istikbalimiz hakkında ye’se düşerim” buyurdular. İşte o zaman perişan oluruz. Onun için, birisi gelip birisi hakkında bir şey söylerse, onu susturmak, cihad etmektir, şehid sevabı var. Her milleti, her cemiyeti, her devleti dışarıdan değil, içten bitirmişlerdir, içten bölmüşlerdir. İhlâs’a sahip çıkmak dine sahip çıkmak demektir. Allahü teala âhir zamanda böyle bir cemaati yaratmıştır. Bunun kıymeti çok fazladır, değerini anlamak bize düşmüştür, korumak da bize düşmüştür. Neyi koruyacağız. İhlâsımızı koruyacağız. Yapılan bu hizmetlerin değerini anlayacağız. Ona hayatımızdan, canımızdan daha çok kıymet vereceğiz ki gemi gitsin…