Enver abiler buyurdular ki;
Mektûbat’ta İmam-ı Rabbani hazretleri seksenyedinci mektupta buyuruyorlar ki; Bir insan bütün Peygamberlerin ibadetlerini yapsa, üzerinde kul hakkı varsa ve helalleşmezse Cennete giremez. En büyük kul hakkı; birinin arkasından konuşmaktır. Gidip onunla helalleşmesi lazımdır. Veyahutta alışverişte hile yapmaktır. Dünya menfaatini ahıret menfaatine tercih etmektir. Ahıreti unutarak dünya kazancına hile karıştırmaktır. Dinimiz; pirinci tam ölçmek adalettir, biraz fazla koymak ihsandır, diyor. Niye fazla koyuyor? Ola ki bir tane pirinç tanesi hak geçerse, perişan olur diye. İbn-i Abidin hazretleri buyuruyorlar ki; Bir dank kul hakkı için ahıretteki hesaplaşmalarda yetmiş sene cemaatle kılınmış namazın sevabı karşı tarafa geçecek. Onun için ticaret merkezi açanlar, hem kendinizi yakmayın, hem de Enver abiyi yakmayın. Fazlayı verin, hiç hesap olmasın. Eğer bu Enver abinin bir hakkıysa vallahi ben helal ettim; ama ahırette başımızı derde sokmayın. Yok vakfı kurtaracağız, şirkete menfaat sağlayacağız diye milletin hakkına hukukuna karışmayın. Sakın ha. Sakın ha. Akşam bir arkadaşımız diyor ki; Efendim beş milyon fazla verdim. Dedim fazla ver de, eksik verme. Eksikten kurtarırım, fazlasını helal ederim bu kadar. Zaten bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Bir mü’min haklı olduğu halde, münakaşa etmezse, ona Cennette bir köşk verilir, kefili de ben olurum. Bakın, dinimiz kul hakkından ne kadar sakınmayı emrediyor. Onun için siz verici olun. Vermek iyidir, hesabı kolaydır; ama almanın sıkıntısı olabilir.