Büyükler buyurdular ki;
İnsan şöyle yapar, böyle yapar, nefsini ıslah edebilir. Aç bırakır, riyazet çeker. Nefsi mutmain olabilir, itaate gelebilir. Îmân edebilir. Nefs îmân ediyor ve rûhla beraber fersah fersah derece kazandırıyor. Ama Mektûbat’ta buyuruyor ki; ekber, yani en büyük cihad bu değil. Hani küçük cihaddan geldik, büyük cihada gidiyoruz, buyuruluyor. Bu, nefsi ıslah etmek değil. Çünkü Cenâb-ı Peygamberde “sallallahü aleyhi ve sellem” nefs var mı? Eshâb-ı kirâmın hepsi evliya. Orada kastedilen cihad-ı ekber; huy. Adam huysuzsa mutlaka o huysuzluk bir gün evliya olsa gene çarpar; ya bir kalb kırar, yahut da birine bir hakaret eder, hepsi gider. Onun için hazret-i Peygamberin “aleyhissalâtü vesselam” en büyük mucizelerinden birisi; bütün huyları, ahlâkı, en güzel ahlâk, hep ortada olmaktır. Her şeyin ortasını yakalayan, bulan, yalnız O’dur. Biz ortayı bulamayız, ama ortalamasını bulmamız lâzım. Onun için arkadaşlar, insan ölürken rûhu çıkmadan biraz önce huyu çıkar. Huy terbiyesi kadar zor şey yoktur. Onun için Cenâb-ı Peygamber buyuruyor ki: (Ben size güzel ahlâkı tamamlamak, anlatmak için gönderildim. Yani huyunuzu düzeltmek için geldim.) Huysuzluk kötü şey. Bakın dikkat edin, çok kötü şey.