Büyükler buyurdular ki;
Bir ilim yuvasında mübârek bir zât talebelerine ders verirken, kitab bitmeden vefat etmiş. Talebeler başka bir hoca bulmuşlar, dersimize devam ettirir misiniz, diye sormuşlar. Hoca efendi, hayır, kendi hocanızdan devam edin diye nasihat vermiş. Talebeler; hocamız vefat etti deyince, hoca efendi; Onlar vefat etmez. Hocanızın kabrine gidin, derse devam edin. Eğer hocanız gelmezse, biz geldik deyin, demiş. Talebeler kitabı eline alıp kabre gitmiş ve hocam biz geldik, demişler. Ne gelen var, ne giden. Ertesi gün yine gitmişler. Yine gelen giden yok. Üçüncü gün, yine hiç kimse yok. Dördüncü gün, hocam biz geldik deyince, mübârek zât kabirden kalkmış, kitap nerede, kaldığımız yerden devam edelim, demiş. Talebelerinden bir tanesi, hocam mâdem gelecektiniz, niye dört gün bizi beklettiniz, demiş. Hocaları, dört gün mü geçti? Buradan bir müslüman geçiyordu, üç İhlâs bir Fâtiha okudu, bütün rûhlara gönderdi. O kadar çok sevap dağıtıldı ki, bana ancak sıra geldi, demiş.