Büyükler buyurdular ki;
İhtiyar bir nine varmış. Bunun genç bir kızı varmış, vefat etmiş. Aradan günler geçmiş kızını görememiş. Kadıncağız yanıyormuş. Basra’da Hasan-ı Basri hazretlerine gitmiş, derdini anlatmış, kızını görmek istediğini söylemiş. Hasan-ı Basri hazretleri, inşallah görürsün, demiş. O gün rüyasında görmüş; kız, Cehennemde yanıyormuş. Kadın sabah namazını kılıp, doğru Hasan-ı Basri hazretlerine gitmiş. Hasan-ı Basri hazretleri, ne yaptın, diye sormuş. Kadın; efendim, vaziyet çok kötü, demiş. Üç gün sonra da, Hasan-ı Basri hazretleri rüyasında o kızı görmüş. Kız, Cennet nimetleri içindeymiş. Hasan-ı Basri hazretleri, kızım, sen filan teyzesin kızı değil misin, demiş. Kız, evet deyince, Hasan-ı Basri hazretleri, o böyle böyle anlattı, şimdi bu ne hal, demiş. Kız, hocam, biz gıybet ederdik, dedikodu yapardık, nemime yapardık; ama bir müslüman geldi, onbir İhlâs, bir Fatiha okudu, ruhumuza gönderdi, tam beşyüzelli kız ve kadın bu cezayı çekiyorduk. Allahü teala hepimizi afv etti, hepimize Cennette böyle köşkler nasip etti, demiş. Biz de arkadaşlarımıza gönderiyoruz…