Büyükler buyurdular ki;
Bir insanın sevgisi Allahü tealaya karşı, büyüklere karşı, âhirete karşı artarsa; o, güneşin nûruna yaklaşır. Güneşin nûruna daha çok yaklaştıkça, ne insanların hatalarını, kusurlarını görür, ne dert görür, ne elem görür. Hiçbirşey görmez, yalnız nûru görür. O bakımdan Eshâb-ı kirâmın ‘aleyhimürrıdvan’ çektikleri o ızdıraplar akıl alacak gibi değildir. Peygamber Efendimizin “aleyhissalatü vesselam” nûrunu gördükleri için Onlara sinek ısırması kadar basit gelmiştir. Şimdi ise birine senin gözünün üstünde kaşın var denilince, vay! sen bana bunu neden dedin diyor. Çünki nûru görmüyor. Güneşi görse hiç hata, kusur görmez. Dünya karanlıktır, dünya sıkıntı membaıdır. İnsanlar dünyaya sürekli baktıkça sıkıntıdan kurtulamaz. Bu sıkıntıdan kurtulabilmek için mutlaka âhirete dönmek lazım, mutlaka güneşe dönmek lazımdır. Eğer insan güneşe dönerse gölge peşinden gelir. Eğer güneşe arkasını çevirirse gölgesine yetişemez hale gelir.