Büyükler buyurdular ki;
Biz 1400 küsür sene sonra bu Ehl-i Sünnet itikadını nereden bilecektik. Nereden Ehl-i beyti tanıyacaktık. Nereden mezhep imamlarımızı tanıyacaktık. Nereden İmam-ı Azam hazretlerini bilecektik. Mümkün değil. Ben memlekette namaz kılardım. Ama din nedir, Peygamber nedir, Ehl-i Sünnet nedir, mezhep imamı nedir hiç bilmezdim. Babamla beraber camiye gider. Namazı kılar çıkardım, o kadar. Ne zaman mübarek Hocamıza geldik, mübarekler hemen çağırdılar. Orada sohbetlere başladılar. İmam-ı Rabbani hazretlerinden Mektûbatı okudular. Hani Allahü teâlâ buyuruyor; “Ya eyyühellezine âmenü, âminü billahi ve resûlihi” Ey iman edenler; Allaha, peygambere iman edin. Hep iman edenlere buyuruyor. Zaten ben iman etmiştim. Ama neye namaz kılıyordum, bilmiyordum. Sonra mübarek Hocamızı tanıdım. Allahü teâlânın emir buyurduğu tarzda iman ettim. Elhamdülillah.