Büyükler buyurdular ki;
Yaşlı, genç, diri, ölü herkes, kadın erkek, hepsi mürşid-i kâmilden feyz alabilirler. Mürşid-i kâmili, karşıda duruyor düşünerek, sevgi ve edeb ile onun yüzüne bakmağa Râbıta denir. Bu Râbıta çok fâidelidir. Çünki insan harâmlara dalmış, kalbi kararmışdır. Bu hâli ile Allahü teâlâdan feyz ve bereket alamaz. Bir vâsıta lâzımdır. Vâsıta, feyz alabilen ve aldıklarını tâliblere verebilen bir zâtdır. Bu da, mürşid-i kâmildir. Mürşid-i kâmilin yüzünü kalbde bulundurmağa Râbıta denir. Râbıta, mürîdi mürşide bağlıyan en kuvvetli bağdır. Râbıta kuvvetlenince, her bakdığı yerde mürşidini görür. Râbıta kuvvetli olunca, Mürşid-i kâmilden uzakda iken kavuşulanlar ile, yanında kavuşulanlar arasında fark yok sanılır. Hâlbuki, ikisi bir olamaz. Fekat, Râbıta ne kadar çok olursa, aradaki fark, o kadar azalır.