Büyükler buyurdular ki;
Abdülhakim Arvasi hazretlerinde yeşil bir masa vardı. Fiskos masa diyorlar. Üstü yuvarlak, tek ayak üstünde duruyor. Mübarek Hocamız buyurdular ki; Efendim, o masa hep Abdülhakîm Efendi hazretlerinin önündeydi, mübarek eli ona çok ama çok değerdi, onun üzerinden kitap okurdu, onun üzerinden anlatırdı. Bu masayı da, Sultan Vahdettinin, Hırka-i şerifin açılmasında bir mendile bağlı verdiği altınla aldığı yatak takımıyla almıştı. Hocamız; bu masa üzerinde Efendi hazretlerinin çok çok ruhaniyeti var, eli var, buyurdular. Biz evlendiğimiz zaman Mübarekler o masayı aldılar, üst kata çıkardılar. Bunu anlattıktan sonra, bu masayı bunun için size verdim, buyurdular. Biz de başköşeye koyduk. Fakat bir müddet sonra Hanımanne; bir dakika, ben hayattayım, o masa bana lazım, dedi. Peki Hanımanne dedik, onun yatak odasına koyduk. Şimdi, Allah yüzbin kere rahmet eylesin, vefatından sonra, yine Güzelşehir’de, üzerinde Kur’an-ı kerim okunmak üzere bulunmaktadır. Bir gün Mübarekler buyurdular ki; Kardeşim, ben o masaya elimi süremiyorum. Çünki o kadar mübarek bir masa ki, elimi sürmeye hayâ ediyorum. Çünki Efendi hazretlerinin elini koyduğu bir yere elimi nasıl koyarım? Biz de bari örtünün üzerine değsin diye, bir örtü koyduk.