Büyükler buyurdular ki;
Mübarek insanları tanımak mümkün değildir. Çarşıya çıkarlar, alış-veriş yaparlar. Herkes onu kendisi gibi zan eder. Halbuki tam marifet ehlidir. Ondan sonra, onlarda keramet olsa bile, düşünmedikleri için, bilmezler. Keramet olmuş, olmamış, onların aklı orada değildir. İşte marifet ehliyle öteki insanlar arasındaki fark, Hâlık ile mahlûk arasındaki fark kadardır. O kadar büyüktür. Ama anlaşılmaz. Çünki insanlık halleri onlarda çok fazladır. Hallerini setr ettikleri için tanınmazlar. Ârif olanlar, yalnız Allahtan, âhiretten bahsedip, insanları o seadete kavuşturmak için uğraşanlardır. Özellikleri de, insanların kalbine baktıkları zaman, sâlih mi fâsık mı, derhal anlarlar. Bunlar marifet ehlidir. Keramet ehli, harika ehli olanlar ise, mahlûklarla, insanlarla uğraşırlar ve kaybolan eşyaları, istikbalde olması muhtemel olanları, geçmişteki şeyleri bilmeğe çalışırlar. Onların uğraştığı saha, Allahın yarattıkları, kullarıdır. Ârifler ise, katiyyen böyle şeyleri akıllarına bile getirmezler. Dolayısıyla, insanlar bu harikulade şeyler gösterenlere itibar gösterirler; daha çok, onların peşinden giderler. Allahü teala ile araları pek belli olmadığı için de, âhiretleri gariptir. Marifet ehli olanlar ise dünyaya hiç kıymet vermediğinden dâima azınlıktadır. Keramet ehlinin etrafı kalabalıktır, insanlar onları büyük bilir. Marifet ehlinin etrafında her zaman az insan bulunur, kıymetini bilenler azdır.