Büyükler buyurdular ki;
Peygamber efendimize “aleyhissalatü vesselam”, Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” gözü ile bakanlarla, ebû cehlin gözü ile bakanlar elbette farklıdır. Eğer insan bu zatlara, bu gözle bakarsa kör olur. Eğer mübarek bir zat diye bakarsa kalb gözü açılır. Eğer Allahu teala bir kuluna hidayet nasip etmişse, ona ehl-i sünnet itikadını vermişse, ona sevgili bir kulunu tanıtmışsa, o, bu gözle olmaz. Bu, kalp gözü ile olur. Böyleyse, kalp gözü açılmıştır. Kalp gözü, hakkı batıldan ayırmak içindir, uçmak-uçurmak için değildir, bunu iyi anlamak lazım… En zor iş, hakkı bâtıldan ayırmaktır. Peygamber efendimizin de duası var, “aleyhissalatü vesselam”, “Ya Rabbi bana hakkı hak, bâtılı bâtıl göster.” buyuruyor. Bir kişi hakka bâtıl diye saldırırsa, bâtıla hak diye sarılırsa mahvolur. Peygamber efendimiz, ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi bozulacak ancak biri doğru yolda kalacak buyurmuşlardır. Bu yetmiş iki fırka, Cehennem ateşine girecektir, itikat bozukluğu olduğu için Cehenneme gidecektir. Ateş, bu pisliğin temizlenmesi içindir fakat peygamber efendimiz ümmetim dediği için, bunlar daha sonra Cennete girecektir. Kimsenin tek başına doğruyu bulması mümkün değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından satır satır seçilmiş, onbinlerce çiçekten toplanan bal gibi olan Tam İlmihal Se’âdet-i Ebediyye gibi kitabları okumalıdır ki, kitab mühim bir arkadaştır, iyi seçmek lazımdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitablarını bulanlar, bu büyükleri sevmeğe başlar. Dünyada ve âhiretde Onlarla beraber olmak isterler, onlar gibi yaşamak isterler. O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir.