Büyükler buyurdular ki;
Allahü teala hepimize nice neşeli bayramlar nasib etsin. Çünkü dünyada Allahü tealanın bir kuluna verdiği en büyük nimet imandır. İman demek, dünyada huzur ve seadet; âhirette Cennet ve cemal demektir. Böyle bir cevher, böyle bir değer, kimseye beleş verilmez, ben size söyleyeyim. Yüce Allah “celle celalüh”, o kadar çok seçmiş ki, bu kullarım bu imana layık diye, hepimize özel tahsis olarak iman nasib etmiştir. Bir nimet ne kadar büyükse, bir nimet ne kadar kıymetliyse, onun düşmanları da o kadar çok çetin olur, o kadar çok tehlikeli olur. İmanın en büyük tehlikesi, üç şeydir. Bir tanesi şeytan. Fakat aldatması zayıftır. Ama şeytan şeytanlığından vazgeçmez. Kendisi gibi, insanların da Cehenneme gitmesini arzu eder. Kalbe giremez ama kalbe vesvese verir. Direkt aldatamaz ama onun da bazı tuzakları vardır. Bilhassa servet ve şöhret onun en başta tuzaklarıdır. Dikkat edin, insanların en çok peşinde koştukları şey servet ve şöhrettir. Onun için çok dikkat etmek lazım. Allah kimseyi, servet sahibi olacağım, şöhret sahibi olacağım diye şeytanın maskarası yapmasın! Çok tehlikeli. İkincisi, insanın nefsidir. Mübarek Hocamız buyurmuşlardı ki, Allah rahmet eylesin, nefs Allahın düşmanıdır. Allahü teala kendisine bir düşman yaratmıştır. Onu da insanın içine koymuştur, insanın içine vermiştir. Onun nihai arzusu insanı kâfir yapmaktır. Şeytan günahkâr yapar. Kâfir yapmak onun gücünde değildir. Ama nefs bunu yapar. Çok dikkat etmek lazım. Üçüncüsü, kötü arkadaşdır. İnsanın hem dinini alır, hem imanını alır, hem de ahlâkını alır. Hem dünyada hem âhirette rezil olmasına sebep olur.