Huzur Pınarı ailesinin pek muhterem üyelerinin mübarek Cuma gününü tebrik eder, hususi dualarınıza muhatab olmak isteğimizi arz ederiz efendim..
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Büyükler buyurdular ki;
Adamın biri devesini kaybetmiş. Çok da seviyormuş. Ara ara yok. Bir delikanlı, deveyi kaybedenin kulağına gitmiş, bir şeyler söylemiş. Yapma yahu! Vallahi demiş. Hemen gitmiş, orada bir mübarek zat varmış, o mübarek zata gitmiş. Hocam! Ne var demiş. Ben devemi kaybettim. Bana ne demiş. Ama siz yerini biliyorsunuz. Ben? Ben hokkabaz mıyım demiş. Yok, siz biliyorsunuz. Ben nereden bileyim. Vallahi biliyorsunuz. Yahu nereden biliyorsun. Talebeniz söyledi. Ne dedi? Bizim hocaya git, bizim hoca bilir. Kimdi? İsmi lazım değil. Nokta nokta nokta. Çağır bana onu diyor. O talebe geliyor. Sen buna ne dedin diyor. İşte efendim, çok acıdım da, bu da deveyi çok sevdiği için de, buna öyle söyledim. Ne dedin? Dedim ki, bizim hocamız bir gün buyurdular ki, evliyalar, bütün dünyayı bir tabağın içinde görürler. Eh deve de onun içinde, dedim. Öyle mi, sen geri kal, deveciye de diyor ki, git, deve falan binanın filan ağacında, ipi asılı, git oradan al, bir daha gelme. Çağırıyor talebeyi. Çok mühim bir şey söylüyor ama çok mühim, çok mühim bir şey. La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah. Üç kişinin arasında konuşulanlar farklı olur, on kişinin arasında konuşulanlar farklı olur, kalabalıkta konuşulanlar farklı olur. Sen eğer üç kişinin arasında konuşulanı böyle söylersen çok fitne çıkar. Dolayısıyla her duyduğunuzu her yerde söylerseniz bundan fitne çıkar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” üç kişiye ayrı bir hadis-i şerif söylemişler, beş kişi olduğunda daha başka türlü buyurmuşlar, bin kişi olduğu zaman daha farklı söylemişler. Dolayısıyla Peygamberimizin “aleyhissalatü vesselam” hadis-i şerifleri ile amel etmek niçin mahsurlu? Çünkü o hadis-i şerifi kaç kişiye, nerede, hangi maksatla söylediğini ancak râvileri bilir yahut da âlimler bilir. O bakımdan biz bilemeyiz. Biz ancak bize bildirileni biliriz. Dolayısıyla o talebe orada, gerçi iyi yapmış ama yanlış yapmış. Şâh-ı Nakşibend hazretleri buyurmuşlar ki “kuddise sirruh” ; efendim, bazı evliyalar, bir tabak içinde bütün dünyayı görebiliyorlarmış. Allah Allah buyurmuşlar, o nasıl oluyor demişler. Ayağını, gelenin ayağının üzerine bastırmışlar, parmağını uzatmış, hele hele bir bak demiş. Bakıyor ki bütün dünya parmağının üzerinde. Öyle… Mübarek Hocamız buyurdular ki; “biz kabirde haber alırız.” Tamam mı?
Fî emanillah