-HAYATINDAN KESİTLER-
Kimya fakültesinde okuması ve yeni bir buluşu:
-2-
Üniversite inkılabı 1934 de yapıldı. O zemân bütün profesörleri işten attılar, yerine Almanya’dan yehûdileri getirdiler, işte Arnd’da onlardan biri idi. Eskiden üniversitenin adı darülfünun idi. İnönü üniversiteye çevirdi. Hidiv Kâmil paşanın hanımı Zeynep hanımın konağı vardı veznecilerde, Zeynep Kâmil hastanesini yapdıran hanımın köşkü, fen fakültesiydi. Almanlar geldiler, hayran kaldılar, şaşkına döndüler, tavanlarında âyet-i kerîmeler vardı, altunla yazılmışdı. Biz orada okuduk. Merdivenlerin başındaki topuzlar zümrütten yakuttan yapılmışdı. İslâm eseri idi bu sarây. Sonra yaktılar, elektrik kontağı dediler..
Türkiyede ilk kimya mühendisi benim efendim. Diploma numaram 1/1. Hatta o zaman kimya mühendisliği diploması da yoktu. Üniversiteye istidâ (dilekce) verdim. Almanyada bu dersleri bitirenlere yüksek mühendis diploması veriyorlar, siz niye vermiyorsunuz diye fen fakültesine yazdım. Profesörler meclisine koydular dilekceyi, kabûl edildi, bana hak verdiler ve kimya yüksek mühendisi diye ilk ünvanı bana verdiler. Yüksek kelimesini ben koydurdum. Ondan sonra mezun olanlar benim sayemde kimya yüksek mühendisi oldular.
Bizim kimya Hocamız Arnd vardı. Onun yanında travay yapdım. Bir cismin sentezini yapdım. Sentez kolay fekat ismini tespit etmek zor. İsmi şu; (Phenylcyan-nitromethan-methyl esteri). Formülünü tesbit etdim. Bütün dünyâda ismi Hilmi Işık diye geçdi. Profesör Arnd’a rapor verdim; Şununla şunu karışdırınca azot gazının çıktığını iki gözümle gördüm diye yazdım rapora. Kabûl etmedi. Sana kulaklarınla gördün veya tek gözünle gördün diyen var mı, iki gözüm yazısını çıkar ordan dedi. Bir gün ona sordum siz böyle mükemmel türkçeyi nerden öğrendiniz dedim. Beni çok severdi. Gel sana söyleyeyim dedi. Ders verdiği salona götürdü beni. Duvarlar çatlaktı, şu duvarın çatlağı tavanda devam ediyor, ordan da aşağı iniyor, bunlar nedir biliyor musun. Beni Sultan Hamid han buraya getirtdi, o zemân ben bu salonda ders veriyordum. Kimya profesörü idim. Bu çatlaklarda çubuklar takılı idi. Çubuklara da perde takılı idi. Dershanenin yarısı perdeyle ikiye bölünmüştü. Ön tarafta erkek talebeler otururdu, arka tarafta da kız talebeler otururdu, dedi. Şimdi karmakarışık, dedi. Bir gün merdivenden çıkarken konuşa konuşa gülerek çıkıyorduk. Gülerken bana; İyot artıkları içinden iyodu nasıl ayırırsın, dedi. Ben de arkadaş gibi cevab verdim anlattım. Sene sonunda, imtihana girdik, imtihana beş, altı talebeyi birden alırdı. Ayakta diker soru sorardı. Sıra bana gelince beni atladı geçdi. Efendim beni imtihan yapmayacak mısınız, dedim. Ben seni imtihan yapdım, dedi. Ne zemân, dedim. Hâni bir gün kapıda buluştuk, merdivenden çıkarken sana iyot artıklarını sordum ya, o imtihandı işte, dedi. Sen o zemân 10 numarayı aldın dedi. Sonra Almanya’ya gitdi.
-devamı var-