-HAYATINDAN KESİTLER-
Çay ve yemek sohbetleri:
-2-
Bir kerre de Cum’a nemâzına gitmişdik. Ezâna on on beş dakika var. Cemâ’at toplanmış kuyunun etrafında. Otuz kırk kişi. Ezânı bekliyor herkes. Efendi hazretleri meydanda yok. O sırada Behik geldi. Hilmi abi, Efendi babam seni çağırıyor dedi. Ben de Ankara’dan gelmişim. Perşembe akşamı hiç kimseye haber vermeden Ankara’dan kaçardım, Cum’a nemâzına İstanbul’a yetişirdim. Yeni gelmişdim, trenden yeni inmişdim. Ter içinde ve yorgundum. Karnım da aç. Nerde Efendi hazretleri dedim. Bizim odada dedi. Odaları vardı, en kenarda, en dipte. Gitdim, kapıyı vurdum. Efendi’nin akrabaları mesture olarak hanımlar da vardı. Birkaç kişi de misâfir gelmiş. Bir de baktım Efendi hazretleri oturmuş, yerde sofra sermişler, mübârek yemek için oturmuş. Daha başlamamış ama. Ben odaya girdim, sofraya gitdim elini öpmeye, “Gel gel, beraber yiyelim” dedi. Mübârek orada yine ikram etdi bana. Nur içinde yatsın. Hiç unutmam. Ne şerefli anlardı onlar. O kadar, kırk elli kişinin içinde beni çağırdı, yemek yedik beraber. Baktık ezân sesi geliyor, “Hadi şimdi sen git nemâza” dedi. Mübârek, baktım, arkadan geldi. Herhalde mescide girdi. Bunlar cenâb-ı Hakkın ni’metleri.
Birgün Efendi hazretleri’ne gitdiğimde kapı kapalı idi. Kapıyı çaldım, açılmayınca sesli olarak şu beyti okudum:
İnnilte yârihessabâ yevmen ilel erdıl harem, belliğ selâmi ravdaten fihen nebiyyil muhterem.
Ma’nâsı: Ey sabâh rüzgârı, birgün yolun Harâmeyne, Mekke ve Medîneye uğrarsa, orada bir Ravda vardır, o ravdaya benden selâm söyleyin. Ey yeryüzünü dolaşan melekler, yolunuz Mekke-Medîneye uğrarsa, O Resûle benden selâm söyleyin.
Efendi hazretleri sesimi duymuş, şâkir Efendi’ye kapıyı açdırdılar, içeri girdim. Efendi hazretleri kahvaltı ediyorlardı. Kahvaltıda yoğurt da vardı. Eskiden, babamın evinde iken akşamları çay içmeyi bilmezdik. Sâdece kahvaltıda içerdik. Çay içmeyi dahî Efendi hazretlerinden öğrendik. Efendi hazretlerinden duymadığımız hiçbir şeyi söylemiyoruz.
-devamı var-