Seyfeddîn-i Fârûkî “kuddise sirruh”hazretlerinin değişik zâtlara yazmış olduğu mektuplardan bazı kısımlar:
Bekara sûresi 201. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Kimi de; “Ey Rabbimiz! Bize dünyâda da iyi hâl ver, âhırette de iyi hâl ver ve bizi o ateş (Cehennem) azâbından koru” der.” buyuruldu. İmâm-ı Fahreddîn-i Râzî bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde buyurdu ki:
“Allahü teâlâya dua edenler iki kısımdır: Birinci kısım, sâdece dünyalık elde etmek için dua ederler. İkinci kısmı hem dünyâ, hem de âhıret için dua ederler. Üçüncü bir kısım daha vardır ki, onlar sâdece âhıret için dua ederler. Sâdece âhıret için dua etmenin doğru olup olmadığı husûsunda âlimler ihtilâf ettiler. Âlimlerin ekserisi, sırf böyle dua etmenin doğru olmayacağını söylediler.Çünkü insan muhtaç ve zayıf bir varlıktır. Ne dünyânın elem ve acılarına, ne de âhıretin sıkıntı ve meşakkatlarına güçleri yetmez. En uygun olanı dünyâ ve âhıretteki kötülüklerden Allahü teâlâya sığınmak, her iki âlemde de iyi hâl üzere bulunmayı O’ndan istemektir.”
“Allahü teâlâya dua edenler iki kısımdır: Birinci kısım, sâdece dünyalık elde etmek için dua ederler. İkinci kısmı hem dünyâ, hem de âhıret için dua ederler. Üçüncü bir kısım daha vardır ki, onlar sâdece âhıret için dua ederler. Sâdece âhıret için dua etmenin doğru olup olmadığı husûsunda âlimler ihtilâf ettiler. Âlimlerin ekserisi, sırf böyle dua etmenin doğru olmayacağını söylediler.Çünkü insan muhtaç ve zayıf bir varlıktır. Ne dünyânın elem ve acılarına, ne de âhıretin sıkıntı ve meşakkatlarına güçleri yetmez. En uygun olanı dünyâ ve âhıretteki kötülüklerden Allahü teâlâya sığınmak, her iki âlemde de iyi hâl üzere bulunmayı O’ndan istemektir.”
Yine Fahreddîn-i Râzî (rahmetullahi aleyh) tefsîrinde, Enes bin Mâlik’in şöyle anlattığını haber veriyor: “Bir defâsında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zâtın ziyâretine gitti. Hastalık sebebiyle o kimse gayet zayıf ve halsiz düşmüş idi. Resûlullah efendimiz o kimseye; “Sen Allahü teâlâya nasıl dua ederdin?” diye sordu. O da; “Ben; “Allah’ım! Ahırette eziyette olmayayım da dünyâda nasıl olursam olayım. Ahırette sıkıntı çekeceksem onu bana dünyâda iken ver” diye dua ederdim” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Senin buna gücün yetmez. Sen şöyle de: “Rabbimiz! Bize dünyâda da âhırette de iyilik ver. Bizi Cehennem azâbından koru!” Sonra Resûlullah efendimiz o kimseye dua etti. O kimse Allahü teâlânın izni ile şifâ buldu.
Eğer Allahü teâlâ kullarına, hiç dert ve elem vermemiş olsa veya çok az vermiş olsaydı, insanlar O’na ibâdet etmekten ve O’nu zikretmekten gâfil olurlardı. İnsanın, dünyâ ve âhıret saâdetine, Allahü teâlânın rahmetine kavuşabilmek için, ibâdet ve tâatten ve zikrden geri kalmaması şart olduğuna göre ve hiçbir kimsenin Allahü teâlânın rahmetine muhtaç olmamasının mümkün olmadığına göre, iyi düşününce dert ve sıkıntıların, aslında birer ni’met oldukları, insanı Allahü teâlâya çeken birer kemend oldukları anlaşılır.”
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi