Üç-dört yaşlarında küçük bir çocuk, İran’da Şîrâz’ın güneyindeki Fîrûz-âbâd kal’asının onbeş-yirmi metre yüksekliğindeki duvarından, zemini taş olan yere düşmüştü. Öyle ki çocuğun kulaklarından kan gelip nefesi kesilmişti. Çocuğun annesi bu hâdise karşısında çocuğunu kucaklayıp, çaresizlikler içerisinde ağlayıp inleyerek, doğruca büyük bir evliyâ zât olduğunu bildiği Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin “kuddise sirruh” huzûruna gitti. Derin bir üzüntü ve içli bir yalvarışla çocuğunun kurtulması için himmet ve duâ istedi. Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin âdeti şöyleydi ki; teveccüh ve tasarruflarını, ma’nevî yardımlarını, sebebler altında gizlerdi. Bu durum karşısında da himmetini gizleyip bir tıb kitabı istedi. Kitabı alıp; “Öyle anlıyorum ki bu çocuk ölmeyecek!” buyurdu. Orada bulunanlar hayretler içerisinde kaldılar. Muhammed Bâkî-billah hazretleri bundan sonra bir müddet sessizce durup çocuğa himmet ve duâda bulundu. Bir de baktılar ki çocuk eski hâline gelip sapa sağlam oldu. Bu hâdiseye şâhid olanların şaşkınlığı bir kat daha arttı.
Doğruluktan ve mürüvvetten uzak olan bir asker, Muhammed Baki billah’ın komşularından birine eziyet etmekte idi. Muhammed Bâkî-billalh hazretleri, bu zulmü görerek, rahat edemeyip, o askere nasîhat etti. Fakat o zâlim asker nasîhatlerini kabûl etmedi. Bâkî-billah, mazluma merhametinin çokluğundan, o zâlime şöyle dedi: “Merhameti gibi gayreti de çok olanların (büyük velîlerin), komşularına yaptığınız bu iş sizi helâk eder. Haberiniz olsun!” İki üç gün sonra o zâlim askeri açıkça hırsızlık yapma suçundan yakaladılar ve öldürdüler.
Muhammed Bâkî-billah’ın komşularından bir genç içki içer ve her çeşit kötülüğü yapardı. Bunu duyar ve ıslâhı için bekleyip tahammül ederdi. Birgün Hâce Hüsâmeddîn’in haber vermesiyle, görevliler o genci yakaladılar ve habse attılar. Muhammed Bâkî-billah “kuddise sirruh” bunu duyunca, Hâce Hüsâmeddîn’i çağırıp darıldı. Hâce Hüsâmeddîn: “Öyle fâsık, öyle kötü bir kimsedir ki, kötülükleri sayısız ve başkalarına zarar verir hâldedir” deyince, üzüntülü bir şekilde, derin bir âh çekip buyurdu ki: “Sen kendini sâlih, temiz ve hayırlı gördüğünden senin nazarında o, fâsık, kötü ve şerir görünüyor. Fakat biz ki, hiçbir şekilde kendimizi ondan farklı görmüyoruz. Nasıl olur da onun zararına bir söz söyleriz?” Sonra o genci, araya girerek hapisten çıkardılar. O genç, komşusu Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin yakın alâkası ve şefkati karşısında son derece memnun olup, günahlarına tövbe etti. Kötü işlerden vaz geçti ve sâlih bir kimse oldu.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi