Yûsüf-i Hemedânî “kuddise sirruh” hazretleri Buhara’ya gelince, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî onun hizmetine girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Bunu şöyle anlatır:
12 yaşında idim. Hızır aleyhisselam bana Yûsüf-i Hemedânî’den ilim öğrenmemi tavsiye etti. Onun Buhâra’ya geldiğini işiterek derhâl yanına gittim. Ondan pek çok istifadem oldu. Ders anlatırken, bir genç içeri girdi. Az sonra söz isteyip, “Müminin firasetinden korkunuz. Çünkü o, Allah’ın nuru ile bakar” hadis-i şerifinin sırrı nedir diye sordu. Gence heybetle bakıp, “Önce belindeki zünnarı kes ve Müslüman ol” dedi. Genç, telaşla; “Ben Müslümanım zünnarım yok” dedi. O zaman bir talebesine gencin hırkasını çıkarmasını işaret etti. Talebe o gencin üzerindeki hırkasını çıkarınca, belindeki Hristiyanlara ait zünnar denilen ip, kuşak görüldü. Genç, çok mahcup oldu. Üstada sevgi duymaya başladı. Böylece evliyanın, Allahü teâlânın nuruyla baktığının ne demek olduğunu çok iyi anladı. Kelime-i şehadet getirip Müslüman olmakla şereflendi…
Sonra Üstad, talebelerine, “Bu genç maddi zünnarı kesti, biz de kalbdeki zünnarı keselim. O da, kibir ve gururdur” buyurdu…