BEDİR SAVAŞI
Onyedinci günüydü Ramazân-ı şerîfin.
Ve henüz ilk günüydü, meşhûr “Bedir” cengi’nin.
O Server, eshâbını namâza kaldırdılar.
Ve sabah namâzını, cemâatle kıldılar.
Sonra da eshâbına, “Cihâd” ile “Şehîtlik”,
Hakkında hitâb edip, savaşa etti teşvîk.
Biraz sonra, târihin en mühim, en amansız,
Ve en büyük savaşı olacaktı hilâfsız.
Bir yanda Fahr-i âlem, Allahın Sevgilisi,
Ve yanında, bir avuç şerefli sahâbîsi.
Hepsi, cân ve başını koyarak orta yere,
Resûl’ün aşkı için, gelmişlerdi “Bedir“e.
Öbür tarafta ise, Allahı inkâr eden,
Ve O’nun Habîbini, yok etmeyi dileyen,
Azgın, taşkın, inâtçı, kâfir gürûhu vardı.
İki ordu, “Bedir”de, karşılaşacaklardı.
O kâfir sürüsünün içinde, hem de o gün,
Akrabâları vardı, Allahın Resûlünün.
Kâfirler “Bin” kişiydi, “Üçyüzbeş” ere karşı.
O gün ilk olacaktı, îmân-küfür savaşı.
O sırada kâfirler, karârgâhtan çıktılar.
Harp sahasına doğru, gelmeye başladılar.
Çoğunun üzerleri, kaplı idi zırhlarla.
Techîz edilmişlerdi, binek ve silâhlarla.
Ve yaklaşıyorlardı gurûr, kibir içinde.
“İslâmı yıkmak” idi gâyesi hepsinin de.
Onların bu hâlini görünce Resûlullah,
“Hazret-i Sıddîk” ile, çadıra girdi nâgâh.
Mübârek ellerini, yukarı kaldırarak,
Şöyle duâ eyledi, Rabbine yalvararak:
(Yâ Rabbî, işte küffâr, gurûrla geliyorlar.
Sana meydan okuyor, beni yalanlıyorlar.
Yâ ilâhî, vaktâ ki vâdetmiştin ki bana,
Muzaffer eyliyesin, beni düşmanlarına.
İşte Kureyş geliyor yıkmak için bu dîni.
Bugün getir yerine, bana olan vâdini.
Sen yardım et Allahım, bu bir avuç mü’mine.
Bunlardır, rızân için hizmet eden dînine.
Yâ Rabbî, vâdettiğin o yardımı nasîb et.
Yoksa, bu yeryüzünde yok olur islâmiyyet.)
Hazret-i Ebû Bekir, tesellî ediyordu.
(Üzülme, Hak teâlâ yardım eder) diyordu.
O böyle söyleyince, Resûl kalktı secdeden.
Gülerek, kendisine “müjde”yi verdi hemen:
(Yâ Ebâ Bekr kardeşim, hamd olsun Rabbimize.
Cebrâil, bin melekle, yardıma geldi bize.
Yanında Mîkâil’le, İsrâfil de hem dahî,
Geldi biner melekle yardıma bizâtihî.)