EBÛ BEKR VEKÎLİMDİR
Hak teâlâ emriyle, Arasât meydanına,
“Yâkut”tan bir taht konur, hem de tam ortasına.
Sonra, bu taht üstüne, “Hazret-i Ebû Bekir”.
Hak teâlâ emriyle, gelip oturuverir.
Bu defâ, sağ tarafa taht konulur “Altın”dan.
Buna dahî, bir melek oturur Hak katından
Bir de “Gümüş” taht konur, meydanın sol yanına.
Bir başka melek dahî, oturur gelip ona.
Sağda oturan melek, ayağa kalkar önce.
Bütün mahşer halkına, hitâb eder şöylece:
Der ki: (Ey müslümânlar, “Rıdvân”dır adım benim.
Cennetlere müvekkel vazîfeli meleğim.
Bana emreyledi ki, Hak teâlâ şu anda:
“Cennetin kapısının anahtarını al da.
Habîbim Muhammede git ver o anahtarı.
O, kimlerden râzıysa, içeri al onları.”
Ben vardım bu emirle, Allahın Resûlü’ne,
Rabbimizin emrini ilettim kendisine.
Lâkin o buyurdu ki: “Şu anda çok işim var.
Ümmetim, bu mahşerde hayli sıkıntıdalar.
Sen, işbu anahtarı bana verme kardeşim.
Bugün ben, ümmetime şefâat edeceğim.
Bunu sen götür hemen, “Ebû Bekr”e teslim et.
O görsün bu hizmeti, vekîlim odur elbet.”
Ben dahî, (Baş üstüne!) diyerek işbu emre,
Verdim o anahtarı, Hazret-i Ebû Bekr’e.
Cennetin kapısında, bizzât ben duracağım.
O, kimden râzı ise, içeri alacağım.
Kimden râzı değilse Hazret-i Ebû Bekir,
Onu almıyacağım, böyledir zîrâ emir.)
“Rıdvân” bitirir sözü ve oturur yerine.
Soldaki melek kalkıp, başlar şu sözlerine.
Der ki: (Ey mahşer halkı, “Mâlik”tir adım benim.
Ben dahî, Cehenneme müvekkel bir meleğim.
Rabbimiz, Cehenneme âit anahtarı da,
Almamı emreyleyip, buyurdu ki bana da:
“Götür ver Habîbime, sen de bu anahtarı.
O, kimi istiyorsa, Ateş’e at onları.”
Ben de, o anahtarı götürüp ona yine,
Rabbimizin emrini, ilettim kendisine.
Dedi ki: “Ey kardeşim, çok işim var şu sâat.
Günâhkâr ümmetime, edeceğim şefâat.
Sen, işbu anahtarı “Sıddîk”a teslim et ki,
Odur benim vekîlim, o görsün bu hizmeti.”
Ben de, aynı şekilde (Peki!) deyip bu emre,
Verdim o anahtarı, Hazret-i Ebû Bekr’e.
Kim varsa Ebû Bekr’in râzı olmadıkları,
Cehennem ateşine atacağım onları.)