İslâm dîni, başdan başa ahlâk ve fazîletdir.
İslâmiyyete, ahlâk, fazîlet, adâlet, insanlık meziyyetleri ile de, hiç saldıramıyorlar. İslâm dîni, başdan başa ahlâk ve fazîletdir. İslâm dîninin, dostlara ve düşmanlara karşı yapılmasını emr etdiği iyilik, adâlet, cömertlik, aklları şaşırtacak derecede yüksekdir. Ondört asrlık hâdiseler, bunu düşmanlara da, pek iyi göstermişdir. Sayılamıyacak kadar çok vesîkalardan hâtıra geleni bildirelim:
Bursa müzesi arşivinde [ya’nî evrâk mahzeninde] ikiyüz sene öncesine âid bir mahkeme kaydında diyor ki, Altıparmakdaki yehûdî mahallesi yanında bir arsaya müslümânlar câmi’ yapıyor. Yehûdîler, arsa bizimdir, yapamazsınız diyerek, iş, mahkemeye düşüyor. Arsanın yehûdîlere âid olduğu anlaşılarak, mahkeme, câmi’in yıkılmasına, arsanın yehûdîlere verilmesine karâr veriyor. Adâlete bakınız!
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (İyi huyları temâmlamak, iyi ahlâkı dünyâya yaymak için gönderildim). Bir hadîs-i şerîfde, (Îmânı yüksek olanınız, ahlâkı güzel olanınızdır!) buyuruldu. Îmân bile, ahlâk ile ölçülmekdedir! (İslâm ahlâkı)kitâbında, islâmın güzel ahlâkı yazılıdır.
İslâmiyyete karşı olan câhiller,ahlâkla da hiç hücûm edemedikleri için,müslümân yavrularını aldatmak, bu ma’sûmların îmânını çalmak için, yalan ile, iftirâ ile, alçakca hücûm ediyorlar. Çok def’a,müslümân şekline girip abdestsiz, guslsüz namâz kılarak, câmi’ yapılırken para vererek, müslümân görünüyorlar. Yalanlarına, hîle ve uydurmalarına inandırmağa çalışıyorlar.
Mevkı’i, etiketi ne olursa olsun, dîne saldıranların, din câhili oldukları, islâmiyyetden birşey bilmedikleri anlaşılır.
Kâfirlerin tuzaklarına düşmemek için ne lâzım olduğunu Peygamberimiz bildiriyor: (Nerede ilm varsa, orada müslümânlık vardır. Nerede ilm yoksa, orada kâfirlik vardır!) buyuruyor. İşte burada da, ilmi emr etmekdedir.
O hâlde, kâfirlere aldanmamak için dînimizi öğrenmekden başka çâre yokdur.