Allahü teâlâ, islâm dîninin kıyâmete kadar devâm edeceğini va’d etdi.
Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gelen din bilgileri, ikiye ayrılır: Beden bilgileri ve kalb bilgileri. Beden bilgilerini, ya’nî kalb ile inanılması ve yapılması ve beden ile yapılması ve sakınılması lâzım olan îmân ve ibâdet bilgilerinin hepsini Eshâbının hepsine teblîg etmek, öğretmek vazîfesi idi. Bunları bizzât ve bilvâsıta bildirdi. Ma’rifet ve tesavvuf denilen kalb bilgileri ise, güneş şuâ’ları gibi, mubârek kalbinden her ân etrâfa yayılıyordu. Bunlara (Nûr) ve (Feyz) denir. Her Sahâbî, kendi kalbine gelen feyzlerden [akanlardan] kendi isti’dâdı, kâbiliyyeti kadarının hepsine hemen kavuşdu. Resûlullaha muhabbetleri pekçok olduğu için, yayılan nûrlardan isti’dâdları kadarına hemen kavuşdular. Kavuşdukları nûrlar, ihlâslarının çabuk ve çok artmasına sebeb oldu. Beden bilgileri (Edille-i şer’ıyye) denilen dört kaynakdan öğrenilmiş, fıkh kitâbları vâsıtası ile bizlere gelmişdir. Resûlullaha uymak istiyenlerin, fıkh kitâblarının bildirdiği ve mürşid-i kâmilin söylediği gibi ibâdet etmeleri lâzımdır. Kalb bilgileri ise, bizlere Evliyânın kalbleri vâsıtası ile gelmişdir. Resûlullahın mubârek kalbinden bu bilgileri almak istiyenin, bir Velînin yanında bulunarak, bunun kalbinden alması lâzımdır. Velî, insanın kalbi ile, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mubârek kalbi arasında, bir vâsıtadır, yoldur. Her Sahâbî, Resûlullahdan aldıkları, beden ve kalb bilgilerini, istiyen müslümânlara bildirdiler. Dahâ sonra gelen müslümânlar da, beden bilgilerini fıkh kitâblarından, kalb bilgilerini, Evliyânın kalblerinden aldılar. (Ben, beden bilgilerini, doğruca Resûlullahın sözlerinden, ya’nî hadîs-i şerîflerden öğreneceğim) diyenler, hadîs-i şerîfleri yanlış anlıyarak, nefsin ve şeytânın tuzaklarına düşdükleri gibi, (Ben kalb bilgilerini doğruca Resûlullahın kalbinden alacağım) diyenler de, nefsin ve şeytânın tuzaklarına düşmüşlerdir. Beden bilgilerinin, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerinden veyâ kitâblarından, kalb bilgilerinin de, bu âlimlerin, hayâtda olanlarının kalblerinden, vefâtlarından sonra da, rûhlarından alınması lâzımdır. Bu bilgilerin mütehassısları, ya’nî Müctehidler ve Velîler, böyle söylemişlerdir. (Künûz-üd-dekâık)da yazılı olan, (Talebesi arasında âlim, Eshâbı arasındaki Peygamber gibidir), (Âlimin talebesinden üstünlüğü, Peygamberin ümmetinden üstünlüğü gibidir), (Herşeyin bir kaynağı vardır. Takvânın menba’ı âriflerin kalbleridir), (Fıkh dersinde bulunmak, bir sene ibâdet yapmakdan dahâ iyidir), (Âlimin yüzüne bakmak ibâdetdir) hadîs-i şerîfleri, yukarıdaki yazımızın vesîkasıdır. Allahü teâlâ, islâm dîninin kıyâmete kadar devâm edeceğini va’d etdi.