Şam’da kabri bulunan evliyadan Ebû Süleymân Dârânî “rahmetullahi aleyh” hazretleri bir gün ders veriyordu. İleri gelen talebelerinden Ahmed bin Ebü’l-Havârî, hocasının sohbet ettiği meclise gelip; “Efendim, fırın ısındı. Bugün ne pişirmemizi emredersiniz?” diye sordu. Ebû Süleymân, sohbeti kesip cevap vermedi. Talebesi aynı suâli birkaç defâ tekrar edince, sinirlendi ve talebesine; “Gir içine otur!” buyurdu. Talebe; “Hocamın her sözü hikmetlidir. O, mâdem ki böyle buyurdu, onun dediği doğrudur” diyerek, gelip fırının içine girdi. Ebû Süleymân Dârânî sohbet bittikten sonra etrâfındakilere; “Ahmed nerede” diye sordu. Fırına girmesini emir buyurmuştunuz, o da fırına girdi, dediler. “Derhal gidip, Ahmed’i fırından çıkarın!” buyurunca, merakla fırına gelip, kapağı açtılar. Ahmed, hakîkaten kızgın fırında oturmakta, bir kılı dahi yanmamış hâlde beklemekteydi. Ebû Süleymân Dârânî “rahmetullahi aleyh” ; “Ahmed söz dinler. Nefsine uymaz. Bana muhâlefet etmez. Bu sebeple Allahü teala onun bir kılını dahi yakmamış” buyurdu.