Eshab-ı Kiramın büyüklerinden Ebû Zer (radıyallahü anh) hazretleri, evinde bir günlük nafakasından fazlasını bulundurmaz, hep fakirlere dağıtırdı. Bu sebeple çok tenkid edilirdi. Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra, Ömer’in (radıyallahü anh) halifeliği zamanında Şam’a yerleşti. Fakat orada da bu hasleti yüzünden rahat bırakılmadı. Bir gün Şam valisi tecrübe etmek için onbin dirhem altın göndermişti. Ebû Zer (radıyallahü anh) hazretleri altınları hemen fakirlere dağıttı. Yanında tek altın bile saklamadı. Ertesi gün valinin hizmetçisi gelip; “Aman efendim, dün sana getirdiğim altınlar meğerse başkasına gidecekmiş. Yanlışlıkla sana getirmişim” deyince, Ebû Zer (radıyallahü anh), “Oğlum, onları fakirlere dağıttım. Sen validen iki-üç gün mühlet iste, ben bu parayı hazırlarım, iade ederiz” dedi. Valinin adamı durumu valiye anlattı. Vali Ebû Zer’in (radıyallahü anh) doğru sözlü olduğunu anladı. Fakat Şam’ın zenginleri Ebû Zer’in (radıyallahü anh) bu durumunu beğenmediler. Oradan gitmesi için Halife Osman’a (radıyallahü anh) mektûb ile bildirdiler. Böylece Medine-i Münevvere’ye davet edildi. Osman (radıyallahü anh), Şam halkının kendisinden şikâyet sebebini sordu. Ebû Zer de hâdiseyi olduğu gibi anlattı. Bunun üzerine Osman (radıyallahü anh): “Yâ Ebâ Zer, halkı zühd yoluna zorla sokmak imkânsızdır. Senin yaptığını herkes yapamaz, kimseden böyle yapmayı beklememeliyiz” dedi. Ebû Zer Gıfârî (radıyallahü anh): “İzin verirseniz, ben Medine’den gideyim” dedi. Hazret-i Osman (radıyallahü anh) müsâde buyurdular ve Medine-i Münevvere yakınlarındaki (Rebeze) adındaki köye gitmesini söylediler. Ebû Zer Gıfârî (radıyallahü anh) vefât edinceye kadar burada yalnız yaşadı, gelenlere Hadîs-i şerîfler rivâyet eyledi ve orada da vefât etti.
İslam Âlimleri Ansiklopedisi