- Mürşid olgun, mürid uygun olunca, yâni mürşid, kâmil ve mükemmil, müridde de muhabbet ve istidât olunca, senelerin işi saatlere, hatta sâniyelere döner. Mürşid-i kâmilin bir bakışı yeter.
- Mürşid-i kâmile kavuşmamış olanın, hakkı batıldan ayırması mümkün değildir.
- Bütün mürşid-i kâmiller müctehiddir, bütün müctehidler de mürşid-i kâmildir. İmâm-ı A’zâm hazretleri aynı zamanda Abdülkâdir Geylanî hazretleri gibi mürşid-i kâmildir, Abdülkâdir Geylânî hazretleri de, İmâm-ı A’zâm hazretleri gibi müctehiddir. Yalnız aralarında iş bölümü yapmışlardır.
- Mal mülk çocuğa kaldığı gibi, Peygamberlerin ilmi de âlimlere kalır. Peygamberlerin vârisleri, İslam âlimleridir. Bunlar Mürşid-i kâmillerdir.
- Eğer bir mürşid-i kâmil, ben seni sevdim derse, bu Peygamber efendimizin sevdiğinin alametidir. Çünki onlar vâristir. Peygamberimiz severse, Allahü teala da sever.
Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh)