Resûlullahın Kur’ân-ı kerîmi yazan kâtiblerindendi. Hayr düâlarını aldı. Aklı, zekâsı, afvı, sehâsı, idâre kudreti çok idi. Yumuşak huylu, heybetli ve cesûr idi. Sanki sultân olmak için yaratılmışdı. Sûdanı, Efganistânı, Hindistânın çok yerlerini, Kıbrısı ise bizzat kendi giderek aldı. İstanbula asker gönderdi. Hilâfeti sahîh idi…
Mu’âviye bin Ebî Süfyân “radıyallahü anhümâ”, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbından biridir “radıyallahü anhüm ecma’în”. Sahâbe arasında güzel fazîletleri ile tanınmışdır. Onu kötü zan etmekden çok sakınınız! Ona dil uzatmak tehlükesine düşmeyiniz. Harâm işlemiş olursunuz! Ebû Dâvüdün bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Eshâbıma dil uzatmayınız! Uhud dağı kadar altun sadaka verseniz, onların bir avuç arpa sadakalarının sevâbı kadar olamaz!) buyuruldu. Yine onun bildirdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Haseni göstererek, (Bu, benim oğlum, olgundur. Allahü teâlânın bunun vâsıtası ile, ümmetimden iki orduyu barışdırmasını umarım) buyurdu. Tirmüzînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, hazret-i Mu’âviye için, (Yâ Rabbî! Onu hâdî ve mühdî eyle!) buyuruldu. Ya’nî, onu doğru yolda bulundur ve başkalarının da doğru yola kavuşmalarına vâsıta yap buyurdu.
– devamı var –