KUR’ÂN-I KERÎM
-dünden devam-
İncîle gelince, bu da ilk şeklinde olduğu gibi saklanmadı. Hele İncîli ezberden bilen tek kişi yokdu. Havârîlerin bile İncîli ezberden bildiğine dâir tek bir kayd yokdur. İncîl hakkında, kitâbımızın birinci kısmı başında geniş bilgi verilmişdir. Hâlbuki Kur’ân-ı kerîm, yirmiüç senede, parça parça nâzil oldukça, Onu mü’minler hemen ezberliyorlardı. Ancak (Yemâme)[1] muhârebesinde, Kur’ân-ı kerîmin hepsini ezberlemiş 70 hâfız şehîd olunca, (Kur’ân-ı kerîmi ezberden bilenler azalıyor) diye, telâş eden Ömer “radıyallahü anh”, o zemânki halîfe Ebûbekre “radıyallahü teâlâ anh” başvurarak, Kur’ân-ı kerîmin toplanıp yazılmasını tavsiye ve ricâ etdi. Bunun üzerine, hazret-i Ebûbekr, Muhammed aleyhisselâmın kâtibi olan Zeyd bin Sâbite “radıyallahü teâlâ anh” Kur’ân-ı kerîm sûrelerinin ayrı ayrı kâğıdlara yazılmasını emr etdi. Kur’ân-ı kerîm Kureyş lehçesi dâhil, yedi lehçe üzerine vahy edilmişdi. Hattâ ba’zen herhangi bir Kur’ân-ı kerîm kelimesini iyi telaffuz edemeyenlere, aynı ma’nâda başka bir kelime kullanmasına da müsâ’ade olunuyordu. Meselâ, Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü teâlâ anh” (Taâmül-esîm) kelimesini mütemâdiyen (Tâmmülyetîm) diye okuyan bir köylüye, (Sen bu kelimeyi telaffuz edemiyorsan, bunun yerine aynı ma’nâda olan (Taâmülfâcir) kelimesini kullan!) demişdi. Fekat Kur’ân-ı kerîmin böyle muhtelif lehçelerle okunması, aynı ma’nâda da olsa, başka kelimeler kullanılması, müslimânlar arasında münâkaşalara, hangi lehçenin dahâ iyi olduğu hakkında münâkaşaya (ihtilâfa) sebeb oldu. Bunun üzerine, o zemânki halîfe Osmân “radıyallahü teâlâ anh”, yine Zeyd bin Sâbit “radıyallahü teâlâ anh” reîsliği altında bir hey’et toplıyarak, Kur’ân-ı kerîmin yalnız Kureyş lehçesi üzerine yeniden yazılmasını ve tertîb edilmesini emr etdi. Sûreler, hep Kureyş lehcesi ile yazılmış sahîfelerden seçildi. Bu Mıshafdan, yedi aded yazılarak vilâyetlere gönderildi. Bu sûretle, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edeceği sene, Cebrâîl aleyhisselâm ile iki def’a okumuş oldukları Kur’ân-ı kerîm yazıldı. Buna uymıyan nüshaları imhâ edildi. Bugün bütün islâm memleketlerinde mevcûd olan Kur’ân-ı kerîmlerin tertîbi ve şekli (Mıshaf-ı Osmânî)ye tam uygundur. O zemândan beri bir tek harfi değişmemişdir.)
-devamı var-