KUR’ÂN-I KERÎM
-dünden devam-
(Rıyâd-un-nâsıhîn) ismindeki fârisî kitâbda diyor ki, (Osmân “radıyallahü teâlâ anh” halîfe iken, Eshâb-ı kirâmı “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” topladı. Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefât etdiği sene okuduğu Kur’ân-ı kerîm bu olduğuna ittifak ile karâr verdiler. Yedi lugatden birini tercîh etmek, ümmete vâcib değildi, câizdi).
İslâm dîninin menba’ları dörtdür. Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı Fukahâ. İcmâ’, sözbirliği demekdir. Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sözbirliği ile dört mezheb imâmlarının sözbirliği, müslimânlar için seneddir, vesîkadır. Çünki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ümmetim, hatâ, dalâlet üzerinde birleşmez) buyurmuşdur. İcmâ’ ile anlaşılan bilgilerin doğru olacaklarını, bu hadîs-i şerîf de haber vermekdedir. Bunun için, Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” icmâ’ etdiği bu Mıshaf sahîhdir. Bundan başkasını okumak harâmdır. Zâten, bugün Kureyş lehçesinden başka lehçelerle yazılmış Kur’ân-ı kerîm mevcûd değildir. Yedi lehçenin hepsi zemânla tegayyür etmiş, unutulmuş, gayb olmuşlardır. Bugün müsta’mel muhtelif arabî lugatlar ile Kur’ân-ı kerîmi anlayabilmek için, tefsîr kitâblarını okuyarak, Kureyş lehçesini, kelimelerin o zemânki kullanıldıkları ma’nâları öğrenmek lâzımdır.
-devamı var-