KUR’ÂN-I KERÎM
Ankebût sûresinin elli ve ellibirinci âyetlerinde meâlen, (Müşrikler, ne olur rabbinden [Muhammed aleyhisselâmın nübüvvetine delâlet eden Îsâ aleyhisselâmın sofrası, Mûsâ aleyhisselâmın asâsı gibi] mu’cizeler indirilmiş olsaydı dediler. [Ey habîbim] Sen onlara de ki, mu’cizeler Allahü teâlânın kudreti ve irâdesi ile olur. [Ne zemân ve nasıl isterse öyle yaratır. Bunları yapmak benim elimde değildir.] Doğrusu ben ancak Onun azâbını size teblîg edici, haber vericiyim. Kur’ân gibi bir kitâbı sana indirmiş olmamız, onlara [mu’cize olarak] yetmez mi? Bunda, inanan kavm için, rahmet ve nasîhat vardır) buyurulmuşdur. O hâlde, Muhammed aleyhisselâmın en büyük mu’cizesi, Kur’ân-ı kerîmdir. (Bu Allah kitâbı değildir, onu Muhammed yazmışdır) diyebileceklere karşı da, Allahü teâlâ, yukarıda meâl-i şerîfini bildirdiğimiz, Ankebût sûresinin kırksekizinci âyetinde cevâb vermişdir. Böyle şübhelere mahal bırakmamışdır. Allahü teâlâ, Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemin böyle bir kitâbı yazacak bir kudretde olmadığını ve Kur’ân-ı kerîmin kendisi tarafından vahy edildiğini teyîd etmekdedir. Esâsen Muhammed aleyhisselâmı Peygamber olarak seçerken, Onun bilhâssa ümmî, ya’nî okuma yazma öğrenmemiş olmasını bildirmiş ve bu sebebden Kur’ân-ı kerîmin ancak Allahü teâlâ tarafından vahy edilebileceğinin anlaşılmasını istemişdir. Bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde bu husûsda geniş ma’lûmât vardır.
-devamı var-