HAKÎKÎ BİR MÜSLİMÂN OLMANIN ŞARTLARI
Müslimân olmıyan kimseye (Kâfir) denir. Müslimânların kâfirlere karşı da iyi huylu olmaları, onları incitmemeleri lâzım olduğu, yüzonikinci (112) sahîfede bildirilmişdi. Böylece, İslâm dîninin, iyi huylu olmağı, kardeşce yaşamağı, çalışmağı emr etdiği onlara da gösterilmiş olur. Böylece iyiliği seven insanlar, seve seve müslimân olurlar. Cihâd etmek farzdır. Cihâdı devlet, topla, kılınçla yapacağı gibi, soğuk harb ile, propaganda, neşriyyât ile de yapar. Her müslimân da, iyi huyları ile, iyilik yapmakla cihâd yapar. Çünki (cihâd etmek), insanları müslimân yapmağa da’vet etmek demekdir. Görülüyor ki, kâfirlere karşı da, iyi huylu olmak, onları incitmemek, cihâd etmek oluyor. Her müslimâna farz oluyor.
Muhammed Ma’sûm Fârûkî “rahime-hullahü teâlâ, İslâm âlimlerinin büyüklerinden ve Evliyânın “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’ azîz” üstünlerinden biridir. Hicretin binyedi senesinde Hindistânda, Serhend şehrinde doğmuş, 1079 [m. 1668] senesinde orada vefât etmişdir. Babasının türbesinden birkaç yüz metre uzakdaki büyük türbede medfûndur. Sayısız mektûblarıyla Hindistândaki binlerce müslimâna, devlet adamlarına, zemânının pâdişâhı Âlemgîr Evrengzîb sultâna “rahime-hullahü teâlâ” nasîhatlar vermiş, kardeşlik duygularını, iyi huylu olmağı, yardımlaşmağı, dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşayıp, âhiretde de se’âdete kavuşmaları için çalışmışdır. Yüzkırkbinden fazla kimse, sohbetinde, derslerinde bulunarak, tesavvufun yüksek derecesine kavuşmuşlar, birer Velî olmuşlardır. Bu seçilmiş talebesinden başka, kendisinden dinleyip, öğrenip dînini ve ahlâkını düzeltenlerin sayısı yüzbinleri aşmakdadır. Yetişdirdiği Evliyâ arasında dört yüzden ziyâdesi irşâd makâmına yükselmiş, her biri, gönderildiği şehrlerde, binlerce insanı felâketden, cehâletden, dalâletden kurtarmışlardır. Altı oğlundan herbiri, büyük âlim ve velî olup, bütün torunları böyle olmuş, bütün insanlara ışık tutan, çok kıymetli kitâblar bırakmışlardır.
– devamı var –