Üzülme, Allahü teâlâ bizimle berâberdir!
Safer ayının yirmi yedinci Perşembe günü, Peygamber efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” ve Hazret-i Ebû Bekr yanlarına bir miktar yiyecek alarak, bir kılavuz ile birlikte yola çıktılar. Bir saatlik mesâfedeki Sevr Dağında bulunan mağaranın önüne geldiler. Mağara’ya Resûlullah’tan izin alarak önce Hazret-i Ebû Bekr girdi, içeriyi dikkatlice gözden geçirdi. Gördüğü çok sayıdaki delikleri, yılan ve akrep çıkmaması için gömleğini parçalayarak kapattı. Açık kalan bir deliği de ayağıyla kapayıp, Peygamber efendimizi içeri dâvet etti. Resûlullah’ın içeri girmesini müteakip Allahü teâlânın emriyle bir örümcek kapıya ağını ördü ve bir çift güvercin yuva yaparak yumurtladı.
Eve girip de Peygamber efendimizi yatağında bulamayan müşrikler, her tarafı aramaya başladılar. İz tâkib ederek mağaranın önüne geldiklerinde, bir örümceğin mağaranın ağzını örmüş ve bir güvercinin de yuva yapmış olduğunu gördüler. İçeriye bakmadan geri döndüler. Allahü teâlâ, bu mûcize ile Peygamberini ve O’nun arkadaşını müşriklerin kötülüklerinden korudu. Ayaklarının ucuna baksalardı her ikisini de göreceklerdi. Bu durum karşısında, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için endişelenen Hazret-i Ebû Bekr’i Peygamberimiz teselli ediyor ve ona; “Üzülme, Allahü teâlâ bizimle berâberdir” diyordu.
Mağarada Peygamber efendimiz başını Hazret-i Ebû Bekr’in dizine koyarak bir miktar uyumuştu ki, bir yılan Hazret-i Ebû Bekr’in ayağını ısırdı. Izdırapla gözlerinden yaş aktı. Peygamberimiz uykudan uyanıp; “Yâ Ebâ Bekr! Seni ağlatan şey nedir?” diye sorunca, Hazret-i Ebû Bekr de; “Ayağımı bir şey ısırdı, canım yandı. Fakat anam, babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah!” dedi. Hemen Peygamberimiz yılanın soktuğu yere mübârek ağız suyunu sürdü ve Allahü teâlânın izniyle iyileşti. Peygamberimiz ve Hazret-i Ebû Bekr üç gün üç gece bu mağarada kaldı. Hazret-i Ebû Bekr’in oğlu Abdullah, Mekke’de duyduklarını, geceleyin mağaraya gelip, haber veriyor, Ebû Bekr’in âzâdlı kölesi ve sürülerinin çobanı Âmir ise geceleri süt getiriyor ve izleri kayb ediyordu.
Dört gece mağarada kalıp, Rebiülevvelin birinci Pazartesi günü mağaradan ayrılarak Medîne’ye doğru yola çıkan Resûlullah’ı ve Hazret-i Ebû Bekr’i her yerde aramalarına rağmen bulamayan müşrikler âdetâ çılgına dönmüşlerdi. En azılıları olan Ebû Cehil, Mekke civârında tellallar bağırtarak Muhammed aleyhisselâmı ve Hazret-i Ebû Bekr’i bulup getirenlere ve yerlerini bildireceklere 100 deve vâdediyordu. Onun bu vâdini duyan ve mala tamah eden bâzı kimseler silâhlarını alıp atlarına atlayıp yola düştüler. Bunlardan biri de Sürâka idi. Peygamber efendimize yaklaşınca atının ayakları dizlerine kadar kuma gömüldü. Sürâka şaşkına dönüp af diledi ve kurtulması için duâ istedi. Resûlullah’ın duâsı ile kurtuldu ve Peygamber efendimizin emri ile geri döndü. Sürâka, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuştur.
-devamı var-