MOLLA CÂMÎ “rahmetullahi aleyh” hazretleri buyurdular ki;
Şunu iyi bilmelidir ki; nûr, keşif ve kerâmetin meydana gelmesi, insanın tamâmiyle olgunlaştığına, nefsini terbiye ettiğine işâret değildir. Bunlara güvenmemelidir. Talebeye en üstün kerâmet, hocasının sohbetiyle pişmesi, onun teveccühleri altında nefsinden kurtulmasıdır.
Hâce Ubeydullah-i Ahrâr öyle bir kimse idi ki, bir bakışları ile hasta kalbleri ıslâh eder, kalbi dünya düşüncelerinden o derece çabuk temizlerdi.
Akıl dışında olan şeyler, keşif, müşâhede ve kalb gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlıyamaz. Nitekim, his uzuvları da, aklın anladığı şeyleri anlayamıyor.
Hâce Ubeydullah-i Ahrâr öyle bir kimse idi ki, bir bakışları ile hasta kalbleri ıslâh eder, kalbi dünya düşüncelerinden o derece çabuk temizlerdi.
Akıl dışında olan şeyler, keşif, müşâhede ve kalb gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlıyamaz. Nitekim, his uzuvları da, aklın anladığı şeyleri anlayamıyor.
Seven o kimselerdir ki, sevgilisinden ne kadar düşmanlık görse, yine dostluğunu arttırır. Sevgilisinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlar ancak aşk binâsını sağlamlaştırır.
İlim, sana zarûri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zarûri bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey isteme.