Seyyid Ahmed Bedevî “rahmetullahi aleyh” hazretleri talebesine buyurdular ki;
Sabır, Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermektir. O’nun hükmüne rızâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavuştuğunda sevinip ferahlık duyduğu gibi, musîbet ve sıkıntı geldiğinde de aynı sevinç ve ferahlığı duyabilmek demektir. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin 155. âyet-i kerîmesinde meâlen, Peygamber efendimize hitâben; “(Ey habîbim! Musîbet ve ezâya sabredenlere (lütûf ve ihsânlarımı) müjdele!” buyuruyor.
Zühd sâhibi olmak, dünyâya düşkün olmamak demek; dünyevî arzu ve istekleri terk etmek sûretiyle, nefse muhâlefet etmek demektir. Harama düşmek korkusundan dolayı, yetmiş tâne helâli terk etmektir. Tefekkür etmenin hakîkati, Allahü tealânın yarattıkları hakkında düşünmek, fakat Allahü teâlânın zâtı hakkında düşünmemektir.