İmâm-ı Rabbânî hazretleri (kuddise sirruh) buyurdu ki;
163.mektûb’dan…
İslâm düşmanlarından, İslâmiyete saldıranlardan, köpekten kaçar gibi kaçmak, onların pis ve alçak olduklarını bilmek lâzımdır. İslâm dînine saldıran, bir mevkı’, makam sahibi ise ve bir müslümanın bu kimseye bir işi düşerse ve bu işi muhakkak onun yapması Îcap ederse, abdesthâneye gider gibi, işi bitirinciye kadar yanına gidilir. Fakat, yine o alçağa kıymet verecek birşey söylenmez ve böyle bir hareket yapılmaz. Olgun bir müslüman, onun yüzünü görmemek için, o işinden bile vazgeçer. Onun zehirli, zararlı sözlerini işitmekten, Cehennemlik yüzünü görmekten kurtulur. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde böyle kâfirlerin kendisine ve sevgili Peygamberine düşman olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın ve Onun Resûlünün düşmanları ile [Müslümanlara gerici diyenler ile] düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinâyet, çok çirkin bir suç olur. Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşidli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazîfeleri yapmaya sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür.. Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini müslüman sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun müslümanlığı, îmanı saf ve temiz kalmaz. Hattâ, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefslerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!
Fârisî beyt tercümesi:
Zavallı câhil, sanır ki, din adamıdır;
din ile ilgisi, yalnız böyle sanmasıdır.