163.mektûb’dan…
İslâm ile küfür birbirinin zıddı oldukları, bir arada bulunamayacakları gibi, âhıret de, dünyanın zıddıdır. Dünya ile âhıret, bir arada bulunamaz. Âhıreti kazanmak için, dünyayı terk etmek lâzımdır. Yâni, dünyaya düşkün olmamak lâzımdır. [Dünyanın ne demek olduğu, yetmişüçüncü [73] mektûbda bildirilmiştir. Dünya, Allahü teâlânın beğenmediği, yasak ettiği şeyler demektir.] Dünyayı terk etmek iki türlüdür: Birincisi, mubâh olan şeylerin hepsini de terk edip, yalnız yaşamak için ve dînini korumak için zarûrî lâzım olan mubâhları kullanmaktır. Dünyayı böyle terk etmek çok kıymetli ve çok faydalı ise de, çok güçtür.
Dünyayı terk etmenin ikincisi, haram olan ve şüpheli olan şeylerden sakınmak ve yalnız mubâhları kullanmaktır. Dünyayı böyle terk etmek de, hele bu zamanda, çok kıymetlidir. Fârisî beyt tercümesi:
Gök, Arşa nazaran pek aşağıdır,
Toprağa göre ise, çok yüksektir.
Hiç olmazsa, bu ikinci şekle göre dünyayı terk etmelidir. Allahü teâlânın haram dediği, yasak ettiği şeylerden sakınmalıdır. Meselâ, erkekler altın ve gümüş eşya kullanmamalı ve hâlis ipek kumaştan elbise ve çamaşır giymemelidir. Altın ve gümüş eşya süs için muhâfaza olunursa câizdir. Bunları kullanmak haramdır. Meselâ, bunlarla birşey içmek, bunlar içinden birşey yimek, koku ve sürme kutuları [kalem, saat] yapmak gibi kullanmak haramdır.
[Altından ve gümüşten yapılmış yüzük, bileyzik, küpe ve gerdanlık gibi süs eşyasını kadınların kullanmaları câizdir. Fakat, bunları sokakta ve yabancı erkekler yanında örtmeleri lâzımdır. Domuz eti yimek, alkollü içkileri içmek, kumar oynamak, fâiz vermek ve almak, her türlü çalgıyı çalmak veya dinlemek, açıkça ve kesin olarak haramdır. Kadınların, kızların başları, kolları, bacakları açık sokağa çıkmaları ve buralarını yabancı erkeklere göstermeleri haramdır. Erkeklerin, dizleri ve göbekten dize kadar yerlerinden herhangi bir kısmı açık sokağa çıkmaları, buralarını herhangi bir kadına veya erkeğe göstermeleri haramdır. Kadınların ve erkeklerin sokağa çıkarken, buralarını örtmeleri farzdır. Allahü teâlâ, müslümanlara böyle emrediyor. Buraları açık sokağa çıkanlar, haram işlemiş olur. Günaha girer. Âhirette Cehennemde azâb göreceklerdir. Eğer açık gezerken: (Ne olurmuş. Sen kalbe bak, kalbim temiz yâ!) gibi şeyler söylerse, Allahü teâlânın emirlerine, yasaklarına önem vermemiş, bunları beğenmemiş olur. Ahkâm-ı islâmiyyeye, yâni Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına kıymet vermeyen, beğenmeyen kimselerin îmanı gider. Müslüman olduğunu söylerse de, müslüman değildir, yalancıdır. Bu günahtan ve sözden tevbe edinceye kadar namazları, orucları, zekâtları, hiçbir ibâdeti ve hiç bir iyiliği kabûl olmaz ve âhırette sonsuz olarak Cehennemde azâb görür. Îmanı olan hanımların ve erkeklerin, bir günah işledikten sonra hemen pişman olması, vazgeçmesi, tevbe etmesi lâzımdır. Günahı bırakmaz ise, sıkılmadan utanmadan hep yaparsa, Allahü teâlâdan korkmıyor demektir. Böyle olunca, îmanı gider. Mürted olur].
Allahü teâlânın mubâh ettiği, izin verdiği şeylerin çeşidi ve sayısı pek çoktur. Haram ettiği, yasak ettiği şeyler ise, pekazdır. Mubâhlardaki fayda ve lezzet haramlardakinden katkat ziyâdedir. Mubâh işliyenleri Allahü teâlâ sever. Haram işliyenleri sevmez. Aklı olan, doğru düşünebilen bir kimse, çabuk geçen bir lezzet için, Allahü teâlâyı gücendirmeyi elbette istemez. Hem de, zararlı olan bir lezzeti haram edince, bu lezzette olan zararsız birçok başka şeyleri mubâh eylemiştir. Allahü teâlâ, bizi ve sizleri, bu yüce islâm dîninin sahibinin gösterdiği doğru yoldan ayırmasın!
Helâli, haramı, ibâdetlerin nasıl yapılacağını, nelere inanılacağını, her türedi, yalancı kimseye sormamalıdır. Kendi aklı ile, görüşü ile, düşüncesi ile konuşan kimse, din adamı değil, din, îman hırsızıdır. Müslümanların îmanlarını çalar. Bunlar, islâmiyete açıkça saldıran kâfirlerden daha zararlı ve daha kötüdür. Bunların sözlerine, kitaplarına, mecmû’alarına aldanmamalıdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyan, bilen ve bildiren doğru müslümanları, Allah adamlarını aramalı, bulmalı; dîni, îmanı, helâli ve haramı bunlara sormalı, bunların sözlerinden ve yazılarından öğrenmelidir. Kurtuluş yolu budur. İslâmiyetin dışında olan herşey kıymetsizdir, zararlıdır. İslâmiyetten ayrılan, dalâlete, felakete düşer.
Allahü teâlâ hâlimizi, şânımızı ve sonumuzu hayrlı ve selâmetli eylesin! Âmîn.Eklenecek.
Huzur Damlaları – 214
İmâm-ı Rabbânî hazretleri (kuddise sirruh) buyurdu ki;