Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri (kuddise sirruh); (Hadika) ikinci cilt, yüzonüçüncü sayfada diyor ki,
Resulullah, (Kişi, sevdiği ile beraber olur) buyurdu. (Müslim) kitabında bildirildiği üzere, bir kimse, Resulullaha kıyameti sorunca, (Kıyamet için ne hazırlık yaptın?) buyurdu. Allahın ve Resulünün sevgisini hazırladım dedi. (Sevdiklerinle beraber olursun) buyurdu. İmam-ı Nevevi, bu hadisi şerifi açıklarken, (Bu hadisi şerif, Allahü tealayı ve Onun Resulünü ve salihlerin ve hayır sahiplerinin dirilerini ve ölülerini sevmenin kıymetini, faydasını bildiriyor) dedi. Allahü tealayı ve Onun Peygamberini sevmek demek, emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, bunlara karşı edepli, saygılı olmak demektir. Salihleri severek onlardan faydalanmak için, onların yaptıklarını yapmak lazım değildir. Çünkü, onların yaptıklarını yaparsa, o da, onlardan olur. Hadisi şerifte buyuruldu ki, (Bir kimse, bir cemaati sever. Fakat onlardan olmaz). Onlarla beraber olmak, onların derecesine yükselmek demek değildir.
Hadisi şerifte, (Bir cemaati seven kimse, onların arasında haşr olunur) buyuruldu. Ebu Zer: Ya Resulallah! Bir kimse, bir cemaati sevse, fakat onların yaptıklarını yapmasa, nasıl olur dedikte, (Ya Eba Zer! Sevdiklerinle beraber olursun) buyurdu. Fakat, Hasan-i Basri buyuruyor ki, (Bu hadisi şerifler seni yanıltmasın! Sen iyilere, ancak onların iyi amellerini yapmakla kavuşabilirsin! Yahudiler ve Hıristiyanlar, Peygamberlerini seviyorlar ise de, onlar gibi olmadıkları için, onların yanına gidemiyeceklerdir). İmam-ı Gazali bunun için, (Onların iyi amellerinden birkaçını veya hepsini yapmadıkca, yalnız sevmekle, onların yanına kavuşulamaz) dedi.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bir cemaati seven kimse, üç nev olabilir: Onların bütün amellerini ve ahlakını edinmiştir. Yahut hiçbirini edinmemiştir. Yahut da, birkaçını yapar. Başkalarını yapmayıp, bunların tersini yapar. Hepsini yapabilen, onlardan olur. Onlarla olur. Onlara olan sevgisi, onu da tam onlar gibi yapmıştır. Muhabbetin en yüksek tabakasına erişmiştir. Elbet onlardan olur. Sevdiklerine hiç uymayan, onlara hiç benzemeyen kimse, onlardan hiç olamaz. [Sevgisi, sözde kalır. Kalbine girmez. Sevginin yeri ise, kalbdir. Yani gönüldür.] İmam-ı Gazali Haseni Basrinin bunları anlattığını bildirmiştir. [Böyle sevgi, yalnız sözde kalmaktadır. Yalnız sözde kalan sevmeğe, sevmek denilmez. Seviyorum demesi doğru olmaz.] Sevdiklerinin birkaç ameline uyan kimseye gelince, imanda uymamış ise, onlardan olamaz. Onları seviyorum demesi hiç doğru değildir. Onun kalbinde, onlara sevgi değil, düşmanlık vardır. Din düşmanlığından daha büyük düşmanlık olmaz. Yahudilerin ve Hıristiyanların, Peygamberleri seviyoruz demeleri böyledir. Kişi, sevdikleri gibi inanıp, taat ve ibadetlerde, onlara tam uymazsa, beğenmediği için uymamış ise, seviyorum demesinin yine faydası olmaz. Onlarla birlikte olamaz. Gücü yetmediği, nefsine hakim olmadığı için, hepsine uyamamış ise, onlarla birlikte olmasına mani olmaz. Hadisi şerifler, bu ikinci kısmı bildirmektedir. Bir cemaati seven, fakat tam onlar gibi olmayan kimseye karşı söylenmiştir. Ebu Zer hadisi, bunu açıkça bildirmektedir. Bu hadisi şerif, Müslümanları çok sevindirmektedir. Yüzseksenüç 183 [m. 799] senesinde Kufede vefat etmiş olan Muhammed ibnis-Semmak, son nefesinde, (Ya Rabbi! Sana hep isyan ettim. Fakat, sana itaat edenleri hep sevdim. Beni bu sevgime bağışla!) diyerek dua etti.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Ya Rabbi! Sana layık hiçbirşey yapamadım. Yüzüm kara olarak huzuruna geldim. Fakat, senin dinini yıkmak, İslamiyet’i yok etmek isteyenleri sevmedim. Senin için olan bu buğduma beni bağışla!) diyerek dua ederdi.