Hüccet-ül-islâm İmâm-ı Gazâlî hazretleri “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki;
Yalnız ilm kâfî olup, ibâdete lüzûm olmasaydı, her gece sabâha karşı, (Düâ eden, istiyen yok mu? Vereyim. Tevbe eden yok mu? Afv edeyim) buyurulmaz idi. Birgün Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda sahâbeden Abdüllah ibni Ömeri medh etdiler. (İyi insandır, teheccüd nemâzı, [ya’nî gece namâzı] kılsaydı, dahâ iyi olurdu) buyurdu. Yine birgün Eshâbdan birine: (Ey… Çok uyuma!.. Geceleri çok uyumak, insanı kıyâmetde muhtâc eder) buyurdu.
(Gece teheccüd kıl) âyet-i kerîmesi, emrdir. (Seher vaktleri istiğfâr eder) âyeti, şükrdür. Ya’nî Allahü teâlâ, istiğfâr edenleri medh buyuruyor. Seher vaktleri istiğfâr edenler zikr sevâbına da nâil olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki, (Üç sesi Allahü teâlâ sever: Hurmet ile, tecvid ile Kur’ân-ı kerîm okuyanların sesini, seher vaktleri istiğfâr edenlerin sesini ve Allahü teâlâyı zikr edenlerin sesini). Süfyân-ı Sevrî “rahmetullahi aleyh” diyor ki, Allahü teâlâ, seher vaktleri bir rüzgâr esdirir ki, istiğfâr ve zikr sesleri ile karışarak eser. Yine dedi ki, her gece, (Allaha ibâdet edenler yok mu, kalksınlar) diyen bir ses cihânı kaplar. Âbidler kalkıp sehere kadar ibâdet ederler. Seher vakti olunca, (İstiğfâr edenler yok mu?) denir. Bunlar kalkıp istiğfâr ederler. Fecr doğup sabâh namâzı olunca, (Gâfillerden kalkan yok mu?) denir. Bunlar, mevtâlar mezârdan kalkar gibi kalkarlar.
Lokman Hakîm “rahmetullahi teâlâ aleyh”, oğluna şöyle nasîhat ederdi: Oğlum, horoz senden dahâ akllı olmasın! Hâlbuki o, her sabâh zikr ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun. Şu iki beyti burada söylemek çok güzel olur:
Gece karanlığında güvercin, dallar üzerinde,
Feryâd ile zikrediyor, ben ise uykudayım.
Bu hâl, beni utandırsın! Eğer âşık olsaydım.
Güvercinden evvel, gece ben ağlardım.
Feryâd ile zikrediyor, ben ise uykudayım.
Bu hâl, beni utandırsın! Eğer âşık olsaydım.
Güvercinden evvel, gece ben ağlardım.