Ahmed İbnü’l-Kass Taberî “rahmetullahi aleyh” hazretleri Şafiî fıkıh âlimidir, buyurdular ki;
Birisi, üçyüz dirhem gümüşe bir deve sattı. Devenin ayağında ârıza vardı. Eshâb-ı kirâmdan “aleyhimürrıdvân” Vâsile bin Eska’ orada idi. O ânda dalgın idi. Devenin satıldığını anlayınca, alanın arkasından koşup, devenin ayağı ârızalıdır dedi. Müşterî deveyi geri getirip, parasını aldı. Satıcı, satışımı niçin bozdun? deyince, Vâsile dedi ki: Resûlullahtan işittim. Buyurdu ki: (Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de, kimseye helâl değildir.) Vâsile yine dedi ki: Resûlullah bizden söz aldı ki, Müslümânlara nasîhat edelim. Onlara merhamet edelim. Malın kusurunu saklamak, nasîhat etmemek olur. Satıcıların kusur saklamamaları çok güçtür. Büyük cihâd demektir. Bu cihâdı kazanmak için, mal alırken dikkat etmeli, kusurlu mal almamalıdır. Eğer kusurlu mal alırsa, müşterîye söylemeyi niyet etmelidir. Eğer aldanırsa, ziyân etmiş olur. Başkasını da ziyâna sokmamalıdır. Kendisi, başkasına incinince, başkalarını da kendinden soğutmamalıdır.