Allahü teâlânın dünyaya düşman olması, dünyanın bu kadar alçak olması, nefsi isteklerine kavuşturduğu, nefsi kuvvetlendirdiği içindir. Allahü teâlânın düşmanı olan nefse yardım eden de, elbette Allahın düşmanı olur. Peygamberimiz, fakirlikle öğünmüştür. Çünkü, fakirlik, nefsin isteklerini yaptırmaz. Onu dinlemez. Burnunu kırar. Peygamberlerin gönderilmesi ve islâmiyetin emirleri, yasakları, hep, nefsi kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek içindir. İslâmiyete uyuldukça, nefsin istekleri azalır. Bunun içindir ki, islâmiyetin bir emrini yapmak, nefsin isteklerini yok etmekte, kendi düşüncesi ile yapılan binlerle senelik riyâzet ve mücâhededen daha kuvvetli te’sîr etmektedir.
[(Riyâzet), nefsin isteklerini yapmamak, (Mücâhede), nefsle uğraşmaktır. Nefsin istemediği şeyleri yapmaktır]. Hattâ islâmiyete uygun olmıyan riyâzet ve mücâhedeler nefsin isteklerini arttırır. Onu azdırır. Hindistândaki Berehmen papazları ve cûkiyye ismindeki sihirbazlar, riyâzet ve mücâhedede çok ileri gitmiş, fakat hiç faydası olmamıştır. Hattâ nefslerinin kuvvetlenmesine, azmasına sebep olmuştur.
[Hindistândaki dinsizler, dört ruhanî sınıftan en üstününe, Berehmen derler ki, Berehmânî mezhebinin reîsi demektir. Cûki, hind kâfirlerinin dervîşlerine verilen ismdir].