Tesavvuf büyüklerinden ba’zısı, kendilerini ve dünyâyı temâmen unutdukdan sonra, birçok sebebler, fâideler için, dünyâ adamı şeklinde görünürler. Dünyâyı seviyor, istiyorlar sanılır. Hâlbuki, içlerinde hiç dünyâ sevgisi, arzûsu yokdur. Sûre-i Nûrda, (Bunların ticâretleri, alış verişleri, Allahü teâlâyı hâtırlamalarına hiç mâni’ olmaz) meâlindeki âyet-i kerîme bunlar içindir. Dünyâya bağlı görünürler. Hâlbuki, hiç bağlılıkları yokdur. Hâce Behâeddîn-i Nakşibend Buhârî “kuddise sirruh” buyuruyor ki, (Mekke-i mükerremede Minâ pazarında, genç bir tâcir, aşağı yukarı, ellibin altın değerinde alış veriş yapıyordu. O esnâda, kalbi, Allahü teâlâyı bir an unutmuyordu).
Mektûbat Tercümesi – 33.Mektub