FÂSIKLARI SEVMEK – 3
Allahü teâlâya isyân edene (Fâsık) [kötü kimse] denir. Başkalarının isyan etmesine, fıskın yayılmasına sebeb olana (Fâcir) denir. Harâm işlediği bilinen fâsık sevilmez. Bid’ati, ya’nî bozuk inanışları yayanları ve dîni öğrenmeğe mâni’ olanları sevmek, günâhdır. Hadîs-i şerîfde, (Fâsıkın fıskına mâni’ olmağa kudret varken, kimse mâni’ olmazsa, Allahü teâlâ, bunların hepsine, dünyâda ve âhıretde azâb yapar) buyuruldu. Ömer bin Abdül’azîz “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, (Allahü teâlâ, bir kimse günâh işlediği için, başkalarına da azâb yapmaz ise de, açıkca günâh işliyenler görülüp de, görebilenler mâni’ olmadığı zemân, hepsine azâb yapar). Allahü teâlâ, Yûşa’ Peygambere “aleyhissalâtü vesselâm” vahy eyledi ki, (Kavminden kırkbin sâlih kimseye ve altmış bin fâsık kimseye azâb yapacağım!). Yâ Rabbî! Fâsıklar, azâbı hak etmişdir. Sâlihlere azâb yapmanın sebebi nedir? dedikde, (Benim gadab etdiklerime, onlar gadab etmedi. Birlikde yidiler, içdiler) buyurdu. Mâlına, canına, evlâdına ve müslimânlara zarar geleceği, ya’nî fitneye sebeb olacağı zemân, bid’at sâhiblerine ve zâlimlere emr-i ma’rûf yapmak lâzım olmaz. Açıkca günâh işliyen fâsıkları, yalnız kalb ile sevmemek kâfîdir. Tatlı ve yumuşak sözlerle nasîhat vermek lâzım olur.
– devamı var –