TEVBE ETMEMEK
2
Günâhdan sonra hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi gecikdirmek de, bu günâhı işlemekden dahâ büyük günâhdır. Bu günâh, her gün bir misli artar. Bunun için de ayrıca tevbe etmek lâzımdır. Bir günâhın tevbesi yapılınca, bunun tevbesini gecikdirme günâhlarının hepsi afv olur. Farzı yapmamanın tevbesi, ancak kazâ etmekle sahîh olur. Her günâhın afvı için, kalb ile tevbe etmek ve dil ile istigfâr etmek ve beden ile kazâ etmek lâzımdır. Yüz kerre tesbîh etmek, ya’nî (Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil’azîm) demek ve sadaka vermek ve bir gün oruc tutmak, çok iyi olur.
Nûr sûresinin otuzbirinci âyetinde meâlen, (Ey mü’minler! Allaha tevbe ediniz!) buyuruldu. Tahrîm sûresinde, sekizinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Allaha tevbe-i nasûh yapınız!) buyuruldu. Nasûh kelimesine yirmiüç ma’nâ verilmişdir. Bunlardan en meşhûru, pişmân olup, dili ile istigfâr etmek ve bir dahâ işlememeğe karâr vermekdir. Bekara sûresinde ikiyüzyirmiikinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever) buyuruldu.
Hadîs-i şerîfde, (En iyiniz, günâhdan sonra hemen tevbe edeninizdir) buyuruldu. Günâhların en büyüğü, küfrdür ve münâfıklıkdır ve irtidâddır.
[Müslimân olmamış ve olmıyan kimseye, (Kâfir) denir. Müslimânları aldatmak için müslimân görünen kâfire, (Münâfık) ve (Zındık) denir. Müslimân iken kâfir olan kimseye, irtidâd etdi denir. İrtidâd edene (Mürted) denir. Bu üçü, kalbinden inanarak hâlis îmân ederse, muhakkak müslimân olur.
– devamı var –