İkinci Kısm
MUKADDEME
5
Görülüyor ki, bütün se’âdetlerin, râhatlıkların başı, kâmil îmân sâhibi olmakdır. Herkesin, kalbini yanlış i’tikâdlardan, şübhelerden kurtarmağa çalışması lâzımdır. Bir kimse, doğru îmâna kavuşur ve ahlâkı güzel ve işleri iyi olursa, yüksek rûhlara, ya’nî Peygamberlere ve Evliyâya ve meleklere benzer ve onlara yaklaşır. Maddenin çekimi kanûnu gibi, onlar tarafından çekilir. Dağ kadar büyük miknâtisin veyâ yüksek gerilimli elektro-mağnetik alanın bir iğneyi çekmesi gibi, onu yüksekliklere çekerler. Sırat köprüsünü şimşek gibi, sür’at ile geçer. Cennet bağçelerinde, kendine münâsib olan, kalbine ve ruhûna lâyık olan ni’metler içinde, sonsuz râhat edenlerden olur. Beyt:
Âlim-ü âmil olanlar, çekmez azâb-ı elîm,
Cennete hem kavuşurlar, zâlikel fevzül’azîm!
Ahlâk ilmi, kalb ve rûh temizliği bilgisi demekdir. Tıb ilminin, beden sağlığı bilgisi olmasına benzer. Çünki, fenâ huylar, kalbin ve rûhun hastalıkları ve zararlı işler, bu hastalıkların alâmetleri, ârızalarıdır. Ahlâk ilmi, çok şerefli, pek kıymetli, en lüzûmlu bir ilmdir. Çünki, kalbin ve rûhun kötülükleri bu ilm ile temizlenebilir. Kalbin ve ruhûn, iyi huylarla sıhhatli ve kuvvetli olmaları, bununla müyesser olur. Kuvvetli kalbler ve rûhlar da, bu ilm yardımı ile, temizlenir, iyi ahlâka kavuşur. İyi, temiz kalbler ve rûhlar da, bu ilm bereketi ile temizliğini artdırır, yerleşdirir.
[Kalb ve rûh, iki ayrı şeydir. Birbirlerine çok benzemekdedirler. Bu kitâbda, rûh deyince, ikisi birlikde anlaşılmalıdır.]
– devamı var –