Şeytânın hîlelerinden dördüncüsü, şimdi dünyâyı kazanmak için çalış da, râhata kavuş, o zemân, râhat râhat, huzûr içinde ibâdet edersin, diyerek ibâdet yapmağa mâni’ olur. Buna cevâb olarak, ecel benim elimde değildir. Herkesin ömrünü Allahü teâlâ ezelde takdîr etmişdir. Belki yakında ölürüm. İbâdet vazîfelerini vaktinde yapmalıyım, demelidir. Hadîs-i şerîfde, (Helekel-müsevvifün) buyuruldu ki, bugünkü vazîfelerini yarına bırakanlar zarar etdiler, demekdir.
Şeytânın hîlelerinden beşincisi, ibâdetleri terk etdiremeyince, çabuk kıl, vaktini kaçırma, diyerek şartlarını, farzlarını temâm yapdırmamak ister. Buna karşılık, farzlar çok azdır. Bunları, yavaş yavaş ve şartlarına uygun olarak yapmak lâzımdır. Farz olmıyanları da, şartlarına uygun olarak az yapmak, şartları noksan olarak çok yapmakdan iyidir, demelidir.
Altıncı hîle olarak riyâyı tavsiye eder. Herkes görsün de, beğensin, der. Buna cevâb olarak, kendine fâide ve zarar vermek, kimsenin elinde değildir. Başkalarına ise, hiç veremezler. Böyle olan kimselerden birşey beklemek abes olur, bâtıl olur. Fâide ve zarar veren ancak Allahü teâlâdır. Yalnız onun görmesi, bana yetişir, demelidir.
– devamı var –