– dünden devam –
Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yaptığı bu ilk savaş, onun zekâsını, soğukkanlılığını ve cesâretini, ânî ve yerinde kararını, harp san’atındaki fevkalâde mehâretini ortaya çıkardı. Şam’a gelir gelmez, canından çok sevdiği âlimlerin ilim meclislerine katıldı. İlim öğrenmeye devam etmek isteyen Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kahramanlığını ve mehâretlerini Sultan Nûreddîn’e anlattılar. Sultan Nûreddîn de, Eshâb-ı kirâma dil uzatan bu Fâtımî sapıklarına bir ders vermek maksadıyla Mısır’a harb ilân etti. Kumandanlığına Şirkûh ve binbir rica ile Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi getirdi. Fâtımîler, yine İslâmiyetle alay edercesine Kudüs’deki haçlılardan yardım istediler. Kudüs hükümetinin kralı, ordusunu toplayıp Mısırlılara iltihak etti. Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi Tih Çölü’nün kuzeyinde bekleyip yolunu kesmek istediler. Bu plânı öğrenen Selâhaddîn-i Eyyûbî, Allahü teâlânın rızâsı için yola çıkıp, büyük bir azîmle ve eşine ender rastlanan bir cesâretle, herkesin geçilmez dediği Tih Çölü’nü geçmeye karar verdi. Rüzgâr öyle şiddetli idi ki, alev alev yakıyor, kum çölünün altını üstüne getiriyor ve yeri göğü dehşetle titretiyordu. Büyük bir güçlükle, Allahü teâlânın yardımıyla çölü geçip Nil nehrine ulaştılar. Fâtımîlerin ve haçlıların müşterek ordusunun ters istikâmetten karşılarına çıktılar.
– devamı var –